Hafta sonu üniversiteye giriş sınavları yapıldı. Cumartesi günü TYT (Temel Yeterlilik Testi), Pazar günü AYT (Alan Yeterlilik Testleri) yapıldı.

Eskiden de iki basamaklı sınav uygulaması vardı. Birinci basamak Nisan ayında, ikinci basamak sınav ise Haziran sonu veya Temmuz başında yapılırdı.

Şimdi her iki sınav peş peşe yapılıyor.

Madem iki basamaklı sınav uygulaması var; niçin aynı hafta sonu yapılır? Biri Nisan veya Mayıs ayında, diğeri Haziran ayında yapılsa, çocuklar da rahat nefes alsa daha iyi olmaz mı?

Üniversite kapılarındaki yığılmaya, gençlerin sınav telaşıyla büyümesine çare bulamayanlar, sınavların adını ve şeklini değiştirerek akıllarınca yenilik yaptığını düşünüyor.

Geçen yıl üniversiteye girişte, sınav sonuçları açıklandıktan sonra baraj puan düşürülmüştü. Bu yıl ise üniversite sınavlarında baraj puan uygulaması kaldırıldı.

Geçen yıl 250 binden fazla kontenjan boş kaldığına göre bu yıl sınava giren herkes şu veya bu şekilde bir bölüme yerleşecek.

Çalışan da çalışmayan da bir şekilde üniversite bitirecekse, eğitimde kalite nasıl yakalanacak?

Bu arada ÖSYM'nin 2017’de başlattığı 15 dakika uygulaması yine can yakmaya devam ediyor.

Hafta sonu yapılan sınav 10:15'te başlamıştı. 10:00'dan sonra hiçbir öğrenci sınava alınmadı.

Birkaç saniye veya birkaç dakika geç kalanların bir yıllık emekleri çöpe gitti... Ağlayanlar, perişan olanlar, baygınlık geçirenler...

Peki, ÖSYM bunu inatla niye yapıyor, 15 dakika kuralı Allah’ın emri mi?

Bu kuralın akılla, mantıkla izah edilir bir tarafı var mı? Kime ne faydası var... Çıkıp biri açıklasın ki, biz de anlayalım.

Geçmiş yıllarda sınav başladıktan sonra da öğrenciler içeri alınırdı. Öğrenciler sınavdan çıkmaya başlayınca, içeri girişler durdurulurdu. Hatta geç kalan öğrenciler düşünülerek, sınavdan çıkmak isteyenler yarım saat geçmeden bırakılmazdı...

Şimdi eğitimi yeniden mi keşfettik de bu uygulamaya geçildi.

Herkes zamanında sınava gelsin, diğer öğrencilerin dikkati dağılıyormuş... Bırakın bu zırvaları... Gerçekten öğrencilerin dikkati dağıldığı düşünülüyorsa 5 dakika ve daha az kala gelenler farklı sınıflarda sınava alınabilir.

Öğrenciler zamanında gelmeyi öğrensin, bunu alışkanlık haline getirsin denilebilir.

Özellikle İstanbul gibi büyük şehirlerde dengesizin biri yolun ortasına aracını bırakıyor, gelip kaldırana kadar çoğu zaman 15-20 dakika geçiyor. Trafik sıkışıklığı, özellikle toplu taşıma ile gidecek olanların için otobüsün geç geldiği düşünülürse…

Birkaç saniye geç kaldı diye öğrenciyi sınava almamak, cinayet kadar ağır bir yaptırımdır...

Bazıları da geç kalan öğrenci sayısı çok az, bunun için bu kadar abartmaya gerek yok diyor...

Bir öğrencinin bir dakika geç kaldığı için sınava girememiş olması yetmez mi... İlla binlerce mağdurun olması mı gerekiyor...

“Ben yaptım oldu” mantığıyla getirilen bu kural sebebiyle binlerce öğrencinin emeklerinin çalınmasına nasıl göz yumulabiliyor...

Bu kuralı getirenler, aynı şartlarda kendi evlatları mağdur olsaydı ne yaparlardı...

Kendi çocuklarının sınav derdi yok mu?

Yoksa sınavdan muaflar mı?

*****

Sevdikleriniz için geç kalmayın
Bir babanın çok özlediği oğlu ile değişik günlerdeki telefon görüşmeleri…

Baba: Evladım seni çok göresim geldi, nerelerdesin?

Evlat: Baba çok işim var…

Baba: Evladım seni arıyorum, ama ulaşamıyorum.

Evlat: Baba toplantılarım var.

Baba: Evladım seni bugün yemeğe bekliyoruz.

Evlat: Baba arkadaşlarla önceden yaptığımız bir program var.

Baba: Evladım bir sesini duyayım dedim.

Evlat: Babacığım şimdi kapatmak zorundayım, ben seni ararım.

Baba: Evladım seni ne zaman göreceğiz?

Evlat: Baba çok işim var, bir ara uğrarım.

Baba: Evladım dün gece rüyalarıma girdin, iyi misin?

Evlat: İyiyim baba iyiyim. Şimdi araba kullanıyorum, seni sonra ararım…

Baba: Evladım ne zaman arasam işin var, yoğunsun, seni çok özledim, ne zaman görüşeceğiz?

Evlat: Of baba yaaaa!

Bir zaman sonra evlat, babasına telefon eder… Telefonu açan babasının komşusudur.

Evlat: Babamla görüşeceğim, çok işim var, gelemeyeceğimi söyleyecektim…

Komşu: Babanız dün gece vefat etti. Son sözleri de “Evladım şimdi iş toplantısındadır, onu rahatsız etmeyin, beni toprağa siz verin” oldu.

*****

TEBESSÜM

Dişler

Öğretmen, öğrencilerine sorar:

- Söyleyin bakalım çocuklar, insanda en son hangi dişler çıkar?

Sınıfta bir süre sessizlik olur, sonra Temel parmak kaldırır:

- Ben biliyorum öğretmenim!

- Söyle bakalım!

- En son takma dişler çıkar öğretmenim!

*****

GÜNÜN SÖZÜ

Uşağım dahi olsa, hatalarımı düzelten efendim olur.

Goethe