Yerel Basınla Ne Derdim Var?
O arkadaşımın da diğer saygın meslektaşları gibi "belediye basın bülteni" gibi yayınlanan, hiç bir sosyal soruna dokunmayan, içinde halkın olmadığı gazetelerden muzdarip olduğunu biliyorum. Kendi soyadını gazete adı yapanlarla aynı yere konulmaktan ve yerel siyasetçiler tarafından aynı muameleye tabi tutulmaktan rahatsız olduğundan eminim. Kişiliği kabul etmez bunu, saygınlığını kimseye sermaye yapmaz çünkü.
* * *
Her şeyden önce, İstanbul gibi bir dünyanın saygın metropollerinin başındaki bir ilin birkaç ilçesinde "tek kişilik gazete" ile yerel habercilik yapmayı nasıl "gazetecilik" kabul edeceğiz. Kimin gazeteci olup kimin olmadığına karar vermek elbette haddim değil. Bu noktada görmüyorum kendimi. Çünkü 30 yılın ardından hâlâ "gazeteci" olma çabasındayken, başkalarını kantara vurma hakkını görmüyorum kendimde.
Benim gibi onlarca insan, mesleğin çilesini çekerken, belediyelerden aldığı ilanlarla "bülten gazetesi" çıkarıp, ortalıkta "gazeteci" unvanıyla dolaşanlardan siz rahatsız değil misiniz? Dünyanın gelişmiş ülkelerinde çok saygın bir noktadayken, İstanbul'da "kendi çalıp kendi dinleyen" ve sadece özel günlerde yayınlanan gazeteler, haberciliğimizin de önünde büyük engel teşkil oluşturmuyor mu?
Nasıl mı? Anlatmaya çalışayım...
* * *
Toplumun bir kesimini ilgilendiren bir sorunla ilgili bir yerel yöneticiyi arıyorsunuz. Veya bir sivil toplum kuruluşunun bir etkinliği dikkatinizi çekiyor ve o etkinliği daha geniş duyurmak için yetkililerine ulaşıyorsunuz. "Yerel gazeteci" sıfatıyla aradığınızda karşınızdaki insanın ne kadar tedirgin olduğunu konuşma biçiminden hemen anlıyorsunuz. Eğer bir belediye yetkilisi ise karşınızdaki, sizinle görüşmemek için binbir dereden su getiriyor.
Görüşmenin mutlaka bir "konu başlığı" oluyor ama o görüşme genelde "ilan pazarlığı"na getiriliyor "haberci" tarafından.
Sivil toplum kuruluşları, muhtarlar, amatör spor kulüpleri haber karşılığı para taleplerinden o kadar bıkmış ki, sizinle muhatap dahi olmak istemiyor.
Aylardır, gazetemizde her gün tam sayfa olarak amatör spor kulüplerinin haberlerini yayınlıyoruz. Sporumuzun yabancı istilasından kurtulması için amatör sporcuları en önemli kaynak gördüğümüz için, gücümüz yettiğince destekliyoruz.
"Tek kişilik" gazete çıkaranların veya bazı "yerel gazetecilerin" antrenman haberini yapmak için bile amatör kulüplerden para talep ettiğini öğrenince başımızdan aşağı kaynar sular döküldü.
* * *
Yaptığı haberi iliştirdiği faturayla belediyelerden "reklam ve tanıtım gideri" tahsilatı yapmaya çalışanlara ne demeli? Belediye başkanı özel günde 300-400 liralık ilan verecek diye, basın danışmanlarının kapısını aşındırmaya, yanlış uygulamalara sessiz kalmaya, halktan gelen şikayetleri umursamamaya ne demeli?
Bunda elbette tek suçlu yerel gazete çıkaranlar değil. Onları besleye besleye sayılarını çoğaltan belediye başkanları, yardım ve yataklık suçu işliyor basının saygınlığına ve inandırıcılığına kıyan katillere...
Neden peki? Biraz kurcalayınca, yapılan ihalelerden tutun da, yapılması gerektiği halde ihmal edilen bir yığın hizmete kadar birçok yazılabilecek konu var çünkü. İmar planı değişiklikleri bile başlı başına kamu menfaatini savunacak haberlere dönüşebilir. Bundan da "kafama göre planladım" diyen ve emlak rantı ile "örtülü ödenek" oluşturan belediye başkanları rahatsız olur tabii...
Eğer gerçekten gazetecilik mesleğini hakkıyla yapan arkadaşlar bir araya gelse, güçlerini birleştirse siyasette de "çürük adam" kalmaz, "küpünü doldurma" siyasetinin alanı olmaz.
Müteahhitler belediye başkanı olmaya çalışmaz. Belediye başkanları "gizli müteahhit" olmaz. El altından iş çevirerek "icradan" belediye arsası satıp, halkın yaşam alanlarını bir bir betona mahkûm etmez. Bir belediye başkanı Dubai'de milyon dolarlar batıracak kadar "örtülü servete" sahip olmaz.
Gazetecilik yapılsa ve "Bu kadar yüksek imar yok bu bölgede" diye kamuoyu bilgilendirilse mesela, maketten konut satışlarıyla binlerce insanın ömürlük birikimleri buharlaşmaz.
Kısaca, Tuzla'dan Silivri'nin, Arnavutköy'den Şile'nin, Büyükçekmece'den Beykoz'un haberdar olduğu bir "yerel basın" dinamiği uygulamaya geçirilmediği sürece "korsan gazeteciler" türemeye devam eder, alnının teriyle yıllarca basın kartı taşıyanlar da onlarla aynı muameleyi görme ızdırabına katlanmak zorunda kalır.
Yine mi gol değil...