Başımı yaslayıp yorgun bir otobüsün camına yolculuğun içindeyken o yolculuğu düşlemek; ne güzeldir.

Nereye dönüyorum, neren ayrıldım, neyi bıraktım, neye başlıyorum? Bütün bunlar yolculuğumuzun bir parçası. Dışarıda incecik, sicim gibi eğri bir yağmur yağıyor.

Şimdi yağan yağmurun altında sana gelmek ne güzeldir. Camdan bakan çocukları ve kedileri görmek, saçak altlarına sığınmış insanlara gülümseyerek geçip gitmek, dükkanının kapısına omuzunu yaslayıp yağmuru seyreden insanlarla selamlaşmak ve tüm bunları bir mucize gibi hayal etmek ne güzeldir.

Böyle havalar hepimizin çocukluk anılarını gün yüzüne çıkarıyor. Hani biraz önce gördüğüm camdan bakan çocuklar bizler değil miyiz? O camların arkasında birilerini bekledik.  Hepimizi bir çocuğun rüyasıydık, hepimizi o büyüttü.

Her yağmur hüzünlüdür biraz. Başlayınca konuşmalar azalır, sessizlik artar, insanlar içlerine döner. Ve içlerindeki konuşmayan ve sadece dinleyen birine bir şeyler anlatırlar. Karşı taraf hep susar. Sen söylediğin hiçbir cümleyi yeterli bulmazsın. O susar. Durmadan yenisini kurarsın kendi dilinin ucunda. O sözcükler, o cümleler gene böyle bir havayı beklemek için kaybolur giderler içinde.

En çok bir kişiyle konuşur insan. Bazen sesli, bazen sessiz bir monolog olarak.

Her yağmurun ışıltısı ve getirdikleri farklıdır. Bazen soba kokusu ve çıtırdayan ateşin sesiyle gelir. Bazen bir ayrılık gibi çöker üstümüze. Bir gün bir kavuşma anıdır. Başka bir gün sadece bir isimdir. Kendine söylemeye korktuğun ama durmadan tekrarladığın bir isim.

Mektup bekler gibi beklersiniz bazı yağmurları. Zor elbette ömrünce mektup almamış, hiç mektup beklememiş insanların arasında yaşamak. Aklımızdan geçenleri uzaklara gönderilen bir mektuba söyler gibi bakmak birine; ne güzeldir.

Gönderilmemiş mektuplara ant olsun ki yağmurda dolaştırılmış her yalnızlığı sığdırdım adını.

Temize çekilmiş bir kalbe ant olsun ki hüzünlüdür bizim sevdalarımız biraz.

Şarkılarımız ve masallarımız gibidirler. Karanlığa bağdaş kurup ateşin gözlerine bakarken dinlemiştik o masalları. Bazı yağmurları şarkı sanıyor ve girip uyuyorduk koyunlarında.

Yağmur yağıyor. Yağmurun böyle sakin, böyle huzurlu yağması ne güzeldir.

Sevda sır ile olurmuş ama adını bilen yağmurlara ant olsun ki geçtiğim her ırmağa ben söyledim adını.

Anladım; sıradan bir anı yok yaşamın. Hiç olmadı. Yine de çok geç öğrendik sevdanın içindeyken o sevdayı düşlemeyi. Yaşamak durmadan tatlandı dimağımızda.

‘’Âmâk-ı Hayâl’e’’ ant olsun ki

bazı yağmurların bizim için yağması ne güzeldir.