Sufi usta Mevlana'nın, Masabaşı Konuşmaları adlı eserinde şu ateşli ve anlamlı pasaj yer alır:

Usta, bu dünyada asla unutulmaması gereken bir şey olduğunu söyledi. Her ne yapıyor olursanız olun, yaptığınız her şeyde bunu anımsar ve buna uygun davranırsanız diğer herşeyi unutsanız bile bunu aklınızdan çıkarmadığınız sürece endişe etmenize gerek yoktur ama bu bir tek şeyi unutursanız, aslında tüm yaşamınız boyunca hiçbir şey yapmamış olursunuz.

Bu, bir kralın sizi yabancı bir ülkeye özel bir görevi yerine getirmeniz için göndermesi gibidir. O ülkeye gider ve yüzlerce başka görev yerine getirirsiniz ama eğer gönderiliş amacınız olan görevi tamamlamazsanız, hiçbirşey yapmamış, hiçbir işi başaramamış sayılırsınız.

Yani insanoğlu bu dünyaya özel bir görevle gönderildi ve bu görev onun amacıdır. Eğer bunu yerine getirmezse hiçbir şeyi başaramamış sayılacaktır.

İnsanlık tarihi boyunca tüm ruhsal öğretmenler bize aynı şeyi, bu dünyadaki yaşam amacımızın aydınlanmış doğamızla birliği sağlamak olduğunu söylediler.

"Kralın" bizi bu garip, karanlık ülkeye gönderirken bize verdiği "görev" , gerçekte ne olduğumuzun, gerçek varlığımızın farkındalığına erişip buna uygun davranmamız olabilir mi?

Birçoğumuz tüm zamanımızı ve enerjimizi sahip olduklarımızı korumak için tüketiyoruz. Hayattaki tek hedefimiz, her şeyi olabildiğince güvenli ve tehlikeden uzak tutmak haline geliyor.

Değişiklikler olduğunda, çabuk ve geçici çözümler buluyoruz. Ve böylece, ciddi bir hastalık ya da bir felaket bizi içinde bulunduğumuz uyuşukluktan çıkarana kadar yaşamlarımız amaçsızca sürükleniyor. Sürdüğümüz yaşamlar üzerine de fazlaca kafa yorduğumuz da söylenemez.

Sogyal Rinpoche amacımızı bulmak için sadece bir yol olduğunu söyler; bu da tüm gayret, zeka, cesaret ve kararlılığımızı toplayıp ruhsal bir yolculuğa çıkmaktır. Ölümün, Katha Upanishad'da Nachiketas'a söylediği gibi:

Bilgelik yolu ve bilgisizlik yolu olmak üzere iki yol vardır. Bu yollar ve sonuçları birbirinden tümüyle farklıdır. . . Bilgisizliğin ortasında durup kendilerini bilge ve kültürlü zanneden aptallar, bir körün diğer bir köre yol göstermeye çalışması gibi amaçsızca bir ileri bir geri gidip dururlar. Yaşamın ötesinde uzanan gerçek, çocukça davrananlara, dikkatsizlere ve zenginliğe aldanıp yanlış yola sapanlara kendini göstermez.