Kapatın bu ülkenin kapılarını üzerimize hepimizi yakın. Siz de kurtulursunuz biz de. Kuşlar yandı. Kaplumbağalar yandı. Karacalar, oğlaklar, kuzular yandı. Orman köyleri yok oldu. Geride yanmış evlerine acıyla bakan insanlar kaldı.

Fotoğraflara bakamıyorum. İnsanın, kurdun, kuşun canını aldılar. Hepimizin içinden eksildi bir şeyler. Hepimizin bir parçası yüzlerce kilometre uzakta olsak da yandı. Birileri bir yerlerde düğmeye bastı ve bizler savaşın başka bir türüyle karşı karşıya kaldık.

Aslında ne konuşacak ne de yazacak halim var. İçimde derin bir üzüntü öylece boşluğa bakıyorum. Kafamda yüzlerce soru var. Sanıyor musunuz bu yangın birkaç gün önce başladı. Hayır; bu yangın başlayalı çok oldu. Yaşanan hep aynı yangındı. Sadece adı değişti. Bir gün terör oldu, bir gün yokluk, bir gün çaresizlik. Ama hep sürdü.

Yaşadığımız bu günler çok öncelerden görünüyordu, bu günler için önlem almayanlar yangını körükledi, artırdı.

Neden fahiş fiyatlarla yangın söndürme helikopteri kiralayanlardan hesap sorulmuyor? Bundan daha büyük zarar olabilir mi? İki ihtimal var; birincisi ihale kurmacaydı birileri rüşvet aldı, birileri zengin oldu oldu; ikincisi beceriksizliklerinden ve aptallıklarından kandırıldılar ve hem ülkemizi hem de bizi ateşin ortasına attılar. Bunu yapanlardan neden hesap sorulmuyor? Neden soruşturma açılmıyor? Bu ülkenin acısı hiç bitmeyecek mi? Bu ülkede hiç mi kanun adamı kalmadı?

Bu bir savaş. Yangın değil, asla yangın sanmayın bu bir savaş. İnsanı insana kırdırmanın kıvılcımı bu yangınlar.

Birkaç hafta önce ormancı bir  arkadaş anlatmıştı kuşların yangını başka yerlere taşıdığını. Alev alan kuşlar uçabildikleri kadar uçuyor ve düştüğü yerde yeni yangınlar başlatıyormuş. İçim acımıştı alev almış kuşları düşününce.