Veysel'in dilinin bağını çözdü

Abone Ol


Eğer Cumhuriyet olmasaydı, Âşık Veysel de Emlek yöresindeki onlarca türkücü gibi köy sınırları içinde yaşayacak ve sessizce bu dünyadan göçecekti. Otuz yedi yaşından sonra, onu şiire yönlendiren, yüreklendiren Cumhuriyet ve Cumhuriyet'in aydınlığını Anadolu'ya götüren Ahmet Kutsi olmuştu.

Âşık Veysel'in destanını ilk kez, onun sazından, sesinden dinleyen Sivrialan'ın bağlı olduğu Ağacakışla nahiyesinin müdürü Ali Rıza Bey oldu. Nahiye müdürü dinlerken heyecanlandı. Çok beğendi. Bunun bir kopyasını Sivas'a Ahmet Kutsi Tecer'e gönderdi. Bir kopyasını da yazıp Ankara'ya göndermek istedi. Âşık Veysel bu beğeni ile moral buldu. Bir anda, Ankara'ya gidip yüce Atatürk'ün huzurunda okuma arzusu duydu.

Aşık Veysel, her vesile ile Ahmet Kutsi Tecer'e minnet duygularını ifade etti. Tecer'in bir oğlunun olduğunu öğrenince şunları söylemişti:

Tecer Koymuşlar Adını

Tecer koymuşlar adını
Nenni Tecer Mehmet neni
Dünyada al muradını
Nenni Tecer Mehmet nenni

Kutsi Bey'in  evlâdısın
Yalan dünyanın tadısın
Gönlümüzün muradısın
Nenni Tecer Mehmet nenni

Belerler kutnu kumaşa
Ömürlü ol binler yaşa
Bir gün gelin koşa koşa
Nenni Tecer Mehmet nenni

Ahmet Kutsi Tecer'in pek çok şiirinde Sivas izleri vardı. Onun "Halay" şiiri bile Sivas'ın Ahmet Kutsi'deki izini göstermeye yeter. Elbette Sivaslıların da Ahmet Kutsi'ye duymaları gereken saygının küçük bir gerekçesi:

Halay

Çekin halay, çalsın durmadan sazlar
Çekin ağır ağır, halay düzülsün.
Süzülsün oyunlar, süzülsün nazlar
İnce beller, mahmur gözler süzülsün.

Tutun kızlar tutun, birleşsin eller
Çalın sazlar çalın, kırılsın teller.
Dönün kızlar dönün, kıvrılsın beller
Uzun, siyah saçlar tel tel çözülsün.

Bakışlar saçılsın kirpiğinizden
Kayan yıldızlar gibi geceki izden
Etekler içinde naz eden dizden
Üzülsün bu deli gönlüm üzülsün.