Buda'nın sutralarının üzerinde derinlemesine düşünmek, özümsemek, izlemek gereklidir. Diyor ki:

Uyanıklık hayata giden yoldur.

Sadece farkında olduğun oranda canlısın.

Yaşamla ölüm arasındaki ayrım farkındalıktır. Sadece nefes aldığın için canlı sayılmazsın, sadece kalbin attığı için canlı sayılmazsın.

Hiç bilincin olmadan, fizyolojik olarak hastanede canlı tutulabilirsin. Kalbin atmaya devam edecek ve nefes alabileceksin. Mekanik ayarlamalarla nefes alma ve kalbin atması ve kanın dolaşımı anlamında yıllarca canlı tutulman mümkün olabilir. Artık dünyanın çeşitli yerlerindeki gelişmiş ülkelerde bitkisel olarak hayatına hastanelerde devam eden pek çok insan vardır çünkü gelişmiş teknoloji ölümünü neredeyse sonsuza dek erteleyebilecek olanaklar yarattı; yıllar boyunca hayatta tutulabilirsin.

Şayet bu yaşamaksa, hayatta tutulabilirsin. Ama bu yaşamak falan değil.

Bitkisel olarak yaşamak hayat değildir.

Budaların başka bir tanımlaması vardır.

Onların tanımı bilinçliliği içerir. Onlar sadece nefes aldığın için senin yaşadığını söylemiyorlar, onlar sadece kan dolaşımın var diye senin yaşadığını söylemiyorlar; onlar eğer uyumuyorsan yaşadığını söylüyorlar. Öyleyse uyanmış olanlar haricinde hiç kimse gerçekten yaşamıyor. Sen cesetsin —yürüyen, konuşan, bir şeyler yapan— robotsun.

Uyanıklık hayata giden yoldur diyor Buda.

Daha uyanık hale gel ve daha fazla canlanacaksın.

Hayat amaçtır ve onu elde etme tekniği, yöntemi de farkındalıktır.

Ahmak uyur…

Herkes uyur, yani herkes aptaldır. Hakarete uğramış hissetme. Gerçekler olduğu gibi ortaya konulmalıdır.

Uykuda yaşıyorsun; o yüzden tökezliyorsun, yapmak istemediğin şeyleri yapıp duruyorsun. Yapmamaya karar verdiğin şeyleri yapıp duruyorsun. Doğru olmadığını bildiğin şeyleri yapmaya devam ediyorsun ve doğru olduğunu bildiğin şeyleri yapmıyorsun.

Bu nasıl mümkün olabilir? Neden dosdoğru yürüyemiyorsun? Neden sürekli yan yolların tuzağına düşüyorsun? Neden sürekli yanlış yola sapıyorsun?

Olan şey bu. Yaşamını izle; yaptığın her şey o kadar kafa karıştırıcı ki, kafanı karıştırıyor ki. Hiç netliğin yok, hiçbir algılaman yok. Uyanık halde değilsin.

Göremezsin, duyamazsın; elbette ki duyabilecek kulakların var ama içerde onu anlayacak kimse yok. Kesinlikle gözlerin var ve görebilirsin ama içerde kimse mevcut değil. O yüzden gözlerin görmeye, kulakların duymaya devam ediyor ama hiçbir şey anlaşılmıyor. Ve her adımda tökezliyorsun, her adımınla yanlış bir şey yapıyorsun. Ve hâlâ farkında olduğuna inanmaya devam ediyorsun. .

Bu fikri tamamen bırak. Onu bırakmak çok büyük bir sıçramadır, çok büyük bir adımdır çünkü bir kez "Ben farkındayım" fikrini bırakırsan farkında olmak için araçlar ve yöntemler aramaya başlayacaksın. Bu durumda içinde yer etmesi gereken ilk şey uykuda, tamamen uykuda olduğundur.

İnsan her zaman kendisinin zirve, doruk, Everest olduğuna; kendisinden

daha yüksek bir şey olmadığına inanmak ister....

Ve kendi krallığını reddetmek, kendi yüksekliklerini reddetmek iyi hissettirir; kendini çok iyi hissedersin.

Bunun aptallığına bir bak.

Buda Diyor ki: "Ahmak zaten ölüymüşçesine uyur ama usta uyanıktır ve sonsuza dek yaşar."

Farkındalık ölümsüzdür, ölümü hiç bilmez. Sadece farkında olmamak ölür. Demek ki bilinçsiz olarak, uykuda kalırsan yeniden ölmen gerekecek. Tüm bu tekrar tekrar ölmek ve doğmak perişanlığından kurtulmak istersen tamamen uyanık hale gelmen

gerekecek. Bilinçte yükseklere daha yükseklere ulaşman gerekecek.

Ahmak zaten ölüymüşçesine uyur ama usta uyanıktır ve sonsuza dek yaşar.

O izler. O berraktır.

Alıntıdır.