‘’Onursuz sayılacak ya da gülünç olacak bir duruma düşme nedeniyle bundan üzüntü duymak, utanç duyumsamak.’’

Utanmanın tanımı sözlükte böyle verilmiş. Ne yazık ki bizim ömrümüz ‘’UTANMAZLAR’’ devrine rastladı. Utanmıyorlar. Hem de hiç utanmıyorlar.

Hırsızlar utanmıyor. Bir zamanlar hırsızlar utanırdı. Yakalandıklarında yüzlerini kaparlardı. Çağımızın hırsızları arsızca gülümsüyor televizyon kameralarına. Bizlerle alay ediyorlar. Şaşkınlıkla ve üstümüze elzem olmayan bir empatiyle ne yazık ki bir bulantı ve utanma hissi kaplıyor benliğimizi. Utanması gerekenler aldırmazken bizler acı çekmeye ve utanmaya devam ediyoruz.

Yalancılar utanmıyor hiç. Ardı ardına sıraladıkları yalanlar bir bir ortaya çıktıkça arsızca, alçakça yaşamlarını sürdürmeye devam ediyorlar. Sanki hiç yalan söylememiş gibi yılışık bir gülümseme ve yapış yapış vurdumduymazlıkla, ya da pis bir aldırmazlıkla, kirli, pis dişlerini görmeye devam ediyoruz.

Biz daha onlar adına utanmamızı bitirmeden onlar başka yalanları sıralamaya devam ediyorlar. Yalanın bir hastalıkla (mitomani gibi) ortaya çıkışına bile çoktan razı olduk hepimiz; dayanılmaz olan iğrenç bir kişilik nedeniyle duyduğumuz yalanlar. Küçükten büyüğe yalan söylemek herkes için sıradanlaştı.

Üç kuruşluk çıkarları için bir ömrü feda eden yalakalar utanmıyor. İnsan her devrin yalakalarını gördükçe içinden yükselen bulantıyı çok zor bastırıyor. Onlar her alanda. İş, sanat, siyaset, edebiyat alanlarında yalakalıklarıyla Oscar kazanacak andavallar elbette biliyorlar her şeyi gördüğümüzü ama aldırmıyor ve UTANMIYORLAR.

Artık iyi ve kötünün arasında ayrım iyice silikleşmeye başladı. Artık çok çalışan ve başarılı olanları yalakalar, yalancılar, hırsızlar, alçaklar hızla geçerek köşe başlarını kapmaya çalışıyorlar.  Artık hata yok. Yapılan her kötülük planlı ve isteyerek.

Hırsızların hepsi biliyor çaldıkları sınav sorularıyla birilerini ekmeğini, emeğini, geleceğini çaldıklarını. Ama asla umurlarında değil. Maalesef bu hırsızlar inançları da sorgulamaya itti insanları.

Hepimizin yaşama dair umudu gittikçe azalıyor. Hiçbir şey filmlerdeki gibi değil. Gerçek hayatta iyilerin kazanması mümkün değil, hatta iyi insanları görmek ve bulmak neredeyse samanlıkta iğne aramak gibi artık.

Utanmıyorlar. Gözlerimizin içine bakarak yalan söyleyenler, çocuklarımızın okul harçlıklarını, beslenme çantalarındaki yumurtayı çalanlar bir de karşımıza geçip iyi insan taklidi yapmaya devam ediyorlar.

Ama suçun çoğu hırsızların ve utanmazların değil onlardan çok onların artığına talip olan karşı komşumuzun, kasaptaki çırağın, evinize gelen tamircinin kısacası zengin olma hayali kuran ve bu yolda her şeyi mübah gören saydam ve silik bireylerin.