Haberi okuyunca utandım, milletimin içine düştüğü, düşürüldüğü durumdan utandım.

İnsanlıktan utandım…

Yurtdışında yaşayan 17 yaşındaki genç kız, tatil için dedesinin yanına geliyor.

İki gün boyunca amcasının cinsel istismarına uğruyor. Ablasına anlatınca, iki kardeş şikayetçi oluyor.

Amca adliyedeki ifadesinin ardından serbest bırakılıyor.

Bunu duyan genç kız, intihara teşebbüs ediyor.

İki ay sonra adli tıptan rapor geliyor. Rapor amcanın cinsel istismarda bulunduğunu doğruluyor. Bunun üzerine tekrar gözaltına alınıyor ve tutuklanıyor.

4 ay cezaevinde kaldıktan sonra amca, ilk duruşmada tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılıyor.

Amcasının tahliye edildiğini öğrenen talihsiz kız, tekrar intihara kalkışıyor.

Aykırı iki söz edenin, aylarca tutuklu kaldığı günümüzde, amcanın ilk duruşmada serbest bırakılmasını geçtim!

İlla tutuklu yargılanması gerekmiyor, suçlu bulunursa cezasını zaten çekecek diyebilirsiniz; tam tersi mahkeme kararını şiddetle eleştirebilirsiniz…

Ancak asıl utanılacak durum bu değil…

Tutuksuz yargılanmak üzere tahliye edilen amca, cezaevi kapısında yakınları tarafından davul zurnayla, zılgıtlarla karşılandı.

İnsanlık adına utanılacak bir durum…

Yeğenini cinsel istismar etmekle suçlanan biri, hangi akılla, hangi duyguyla, hangi niyetle davul zurnayla karşılanır?

İnsan içine çıkmaktan utanması gerekirken şampiyonlar gibi karşılanması akıl tutulmasından başka neyle açıklanır, bilemedim.

Dedesinin yanına tatile gelen genç bir kız, cehennemi yaşıyor, iki kez intihara teşebbüs ediyor; buna sebep olan amca kahramanlar gibi karşılanıyor

Tabii ki yargı kararını vermeden hiç kimse suçlanamaz…

Velev ki, suçsuz olsa bile tacizle suçlanan biri niçin davul zurnayla karşılanır?

Bu kafayla mı kadın cinayetleri önlenecek, çocukların tecavüz edilmesine karşı durulacak?

Bu kadar mı ahlaki değerlerimizi, insanlığımızı kaybettik.

Cinsel istismar, kötülük, ahlaksızlık ne zamandan beri övünç vesilesi oldu!

Yazık! İnsanlığı da ahlakı da öldürdük…

*****

Nezaket ve insanlık

Ünlü şair Neyzen Tevfik soğuk bir kış günü aç sefil ortada kalır.

Sığınır bir caminin şadırvanına ve bekler ki birisi onu görsün, yardım etsin. Fakat hava soğuk gelen giden yok...

Çaresiz kalkar yerinden ve perişan halde, kalacağı yere doğru yürümeye başlar.

O dönemin en varlıklı ailelerinden birinin gencecik oğlu askerden yeni gelmiştir; Neyzen Tevfik’i görür ve halini anlar.

Genç adam o günün en büyük parasını cebinden çıkartır, takdim edecektir ama bir sorun vardır. Karşısındaki koskoca Neyzen Tevfik’tir.

Allah’ın deli ve veli bir kulu!

Koca Neyzen’in sağı solu belli olmaz ki, bir bakarsın devlet başkanlarına kafa tutar, bir bakarsın zamanın en zengin adamlarını yerin dibine sokar.

Delikanlı parayı buruşturup Neyzen’in ayaklarının dibine doğru hafifçe atar… Sonra omzuna dokunup; “Efendim, paranızı düşürmüşsünüz” der.

Neyzen zaten hasta, gözleri zar zor açıyor, gözlerinin ucuyla gence bakıyor. Anlıyor tabii ki inceliği, zarafeti… Ve şöyle der:

- Ah be çocuk, ah be evladım... O düşen sizin pırlanta kalbinizdir…

Nezaket, insanlık ne güzel şey…

*****

TEBESSÜM

Sıfır

Sanık mahkemede kendini savunur:

- Hakimim; ben anlamam öyle paradan 6 sıfır atıldı falan... Bunun bana 3 milyar borcu vardı, elime 3.000 lira tutuşturdu, ben de vurdum onu. Pişman değilim...

Hakim kararı açıklar:

- 30 yıl ağır hapis…

Sanık itiraz eder:

- Ne, 30 yıl ağır hapis mi? Bari 1 sıfır atsanız...

*****

GÜNÜN SÖZÜ

Siz kendi elinizle teslim etmedikçe, kimse kendinize olan saygınızı elinizden alamaz.

M. Gandhi