Hayatın farklı katmanları var. Hayat her mahallede ayrı yaşanıyor. Özellikle gündemi belirlemede etkin olan kesimin  ‘’öteki mahallelerde’’ yaşananlardan bihaber olduğunu düşünüyorum. Farkında mısınız bilmiyorum artık her sektörde, her alanda ülkesinden kaçarak gelmiş insanlar yani mülteciler çalışıyor ve ülkemiz hem büyük bir mülteci sorunuyla hem de bu insanlar giderse çökecek küçük ölçekli işletmeler  sorunuyla karşı karşıyadır.

Ülkemize sekiz milyon insanın mülteci ve kaçak olarak girdiğinden söz ediliyor. Şahsi görüşüm bu rakamın çok daha yukarıda olduğudur. Tekstilden tutun torna atölyelerinde, demircilerde, marangozlarda çalışan insanlar  Suriyeli, Afganistanlı, Azeri ve Özbek’ler. Karadeniz’de çayı Gürcüler topluyor, Çanakkale’de artık çobanların neredeyse tamamı Afgan kökenli insanlar. Çanakkale’nin bir köyünde yüzün üzerinde Afganlı çoban var.

İşçi bulamama sorunu yeni değil; İstanbul’da karşı komşum 2010 yılında Gürcistan’dan çalışmaya insanlar getiriyordu. Daha doğrusu getirmek zorunda kalıyordu. Pencerelerinden bina boyunca ‘’işçi alınacak’’ afişi yıl boyu sarkmasına rağmen çalıştırmaya insan bulamıyordu. Pano imalatçısı komşum işçi bulamadığı ve işçi derdinden yıldığı için işyerini Sivas’a taşımış; birkaç yıl orada da aynı dertlerle uğraşınca İstanbul’a geri dönmüştü. Mutfak dolapları imal eden komşumda yıllardır Suriyeli işçiler çalışıyor.

Sanmayın ki bu insanlar ucuz iş gücü ve işletmeler bu yüzden tercih ediyor. Asla böyle değil. Konuştuğum insanlardan aldığım bilgi; Afganlı işçilere 3.500 TL maaş + mesai, üç öğün yemek, yatacak yer verdikleri ve bu şartların altında hiç birinin çalışmayı kabul etmediği. Kısaca asgari ücretin üzerinde bir maaş alıyorlar; asgari ücret ayrıca tartışılabilir tabi.

Başka bir soru soralım; işsizlik rakamlarının sürekli arttığı bir ülkeye yaklaşık ülke nüfusunun yüzde onu kadar bir işgücü girecek ama o ülkede toplumsal rahatsızlık yaşanmayacak; sizce bunun nedeni nedir? Tek bir doğru cevap  var; çünkü bu ülke iş gücüne aç, çalıştırmaya adam bulamıyor. Ama işsizlik var itirazlarınızı duyar gibiyim; şahsi görüşüm şudur ki bu ülkede işsizlik eğitimli kesimde var; diğer alanlarda özellikle emek yoğun çalışılan alanlarda ciddi biçimde işçi açığı var.

Bu sözlerimden sonra hayatın içinde değil de bir karış kadar yukarısında gezinen insanlar beni linç etmeye kalkacaktır. İşsizlik diyecekler, sömürü diyecekler daha bir sürü yaldızlı cümleler kurarak saldıracaklar. Oysa insanların çoğunluğu hayatın ortalarında bir yerde ve işlerini yapmak zorundalar. Bu yüzden Afgan da Suriyeli de çalıştırmak zorundalar.

Zordur elbette cebinde üç kuruş parayla dilini, sosyal yapısını, kültürünü bilmediğin bir ülkeye ulaşıp tutunmaya çalışmak. Empati kurmayı denediğimizde içimiz cız ediyordur elbet ama ülke olarak bu akışı ciddi anlamda kontrol etmek zorundayız. Özellikle savaş bölgesinde doğmuş ve savaşın içinde büyümüş Afgan mülteciler kontrol altına alınmalı. Emin olun bu kadar büyük güruhların içinde bir gün ülkemizi karıştırmak için casuslar ve teröristler de sokuluyordur.

Suriye’de, terör örgütlerinde yetişmiş, savaşmış, komutanlık yapmış teröristlerin her gün yakalandığını öğreniyoruz. Elebaşları yakalanıyor ama ya adı sanı duyulmamış diğerlerinden kaç tanesi girdi ülkeme? Ne yazık ki bunu bilmiyoruz. Çok büyük bir tehlikeyle karşı karşıyayız. Mutlaka önlemler alınmalı.

Kısacası bu insanlar bu ülkede kalmaya devam edecek olurlarsa ciddi anlamda kontrol altına alınmalı. Gettolaşmaya asla izin verilmemeli. Bu ülkenin sosyal yapısına uyumlu hale getirilmeliler.   Eğer bu topraklarda kendi başlarına bırakılırsa bu insanlar çok ciddi sorunlarla karşı karşıya kalacağız.

Lütfen korunaklı mahallelerinizden çıkın ve halkın arasına karışın. Atölyelerin, sanayi sitelerinin olduğu semtleri gezin pandemi sürecinde bile buralarda iş ilanları asılıydı. İki sorun var önümüzde; dışarıdan gelen  insanların sosyal hayata uyumunun sağlanması veya ülkelerine geri gönderilmesi ve özellikle emek yoğun çalışılan alanlarda işçi açığı.

Tiyatroda kuraldır, bir sahnede silah görünürse o silah oyunun bir yerinde mutlaka patlar. Yaşam için de geçerli bu kural; birileri sınırlarındaki mayınları sök diye seni ikna eder ve söktürürse bunun nedeni günü geldiğinde o sınırlardan ‘’birilerini’’ geçirmektir. Suriye sınırında olanları hep birlikte izledik. Şimdi aynı görüntüler İran sınırından geliyor. Umalım ki her şey iyiye gitsin ama ummak yetmez akıl, öngörü ve çalışmak da gerekir.

Ne diyebiliriz ki hepimiz umudun peşinden koşuyoruz aslında.