Sibirya 10 adımdı. St. Petersburg (Leningrad)’dan başlayıp, Sibirya’nın doğu ucu olan Japon Denizi’ne uzanan 10 bin kilometrelik, üç hafta süren macera dolu, otobüs ve tren yolculuğumda; en ilginç mola yerlerimden bir tanesiydi Tuva’nın başkenti Kızıl… Tuva Cumhuriyeti, Rusya Federasyonu’na bağlı özerk bir bölgedir. Sayan Dağları yamaçlarından fışkıran Yenisey Irmağı’nın suladığı bereketli topraklar, ateşli al atların cirit attığı yaylakları yurt edinen Tuva Türkleri, binlerce yıldır Kam (Şaman) Kültürünü yaşatmaktadır. Bu yazı; Şamanizm: Kutsal kitabı, peygamberi, halifesi, mesihi, imamı, mescit ve camisi olan Kutsal bir din değildir. Yalnızca, Gök Tanrı’ya inanan ve anaerkil yanı ağır basan, bir yaşam biçimi ve kültürü olan Şamanizmin ne olduğunu ve Tuva hakkında genel bilgileri içermektedir…

Üçüncü kez belgesel çekim amacıyla gittiğim bu bereketli Sibirya coğrafyasının keşfi için, yeniden yollardayım…

İstanbul-St. Petersburg uçak yolculuğum ile başlayan maceram; Moskova, Kazan, Ufa, Izhevsk, Votkinsk, Perm, Yekaterinburg, Tyumen, Omsk, Sibirya’nın başkenti Novasibirsk’de son bulan tren yolculuğum ardından; uzun ve yorucu bir otobüs yolculuğu ile hedefe doğru yola koyuldum. Rusça konuşan Müslümanların dini liderleri ve kanaat önderleriyle yaptığım özel röportajlar için gittiğim Moskova, Kazan, Ufa, Izhevsk, Altay ve Yakutsk yolculuğum ardından; Novasibirsk, Leninsk-Kuznetsk, Abakan, Minusinsk, Sayanogorsk, Turan ve Tuva’nın başkenti Kızıl’da son bulan otobüs yolculuğum, 3 hafta süren bu yol maceram, beni yeni serüven dolu bir çalışmanın odağına ulaştırdı...

Kızıl otobüs terminalinden taksi ile Müzeye geldim. Müze müdürü ve çalışanlarla uzun bir sohbet ve müze gezim ardından, kalacak yer ve daha önce adresini aldığım rehber arkadaşımı aramaya koyuldum. Müze karşısındaki bir kafede yorgunluk kahvesi içerken tanıştığım güzel bir Tuvalı kız, ablasının rehberlik yapabileceğini söyledi. Telefonla ablasını çağırdı ve beni akşam yemeğine evlerine davet etti. Annesinin nefis leziz yemeklerini yerken, soframızda iki tane de Tuvalı şair bayanlar vardı... Ertesi gün ve sonrası için gezi ve röportaj planları yaptık ve işe koyulduk... Öncelikle Müzik ve Folklor Araştırma Merkezi’ne gittik ve orada ünlü bir Tuvalı saz ve söz sanatçısıyla tanıştık ve o sanatçı bana kendi çalıp söylediği Şaman Halk Şarkıları DVD’sini armağan etti. Ardından da, Türkçe bilen rehber arkadaşımla birlikte, Dünya Şamanlar Birliği Başkanı Dr. Monguş Kenin-Lopsan’ı makamında ziyaret ettik. Uzun üren sohbet ve röportajımız ardından, Dr. Monguş bana kendi kitaplarını Türkiye’de çevirisini yaptırmak, basım ve dağıtımı ile ilgili yetki belgesi verdi. Sonra da, Dokuz Göğ Şamanlar Birliği’nin Anadolu Vekili belgesini kendi el yazısı ile yazdı, mühürledi ve imzalayıp bana verdi. Bir de imzalı Tuvaca şiir kitabını armağan etti.

Daha sonraki günlerde, Dokuz Göğ Şamanlar Birliği Şifa evinde üç şifacı şaman kadının zikir ve danslarını belgeledim. Ayrıca Şifacı Kutsal Şaman Ana’nın benim için yaptığı dua töreni ve muska takma merasimini belgeledim. Evin içinde yapılan bu törende, Şifacı kadın geleneksel giysilerini törenle giydi. Öteki şifacı kadında, üzerinde çokça çıngırak takılı yeşil desenli uzun mantosu, başına taktığı kartal telekleri ve kurt başı bulunan işlemeli başlığı ile elinde kırbaç sıkça odaya girip çıkıyor ve kendi kendine yüksek sesle konuşup, kötü ruhları evin çevresinden uzaklaştırıyordu. İçeride eski ve üzeri tüyler, kurt başı, hayvan dişleri, kurt ayakları, kartal başı ve tüyleri, ucunda kurumuş deri ipler bağlı sopalar ve kibrit kutusu, eski bir tencere, kuru dağ otları ve kıvır zıvır eşyalar olan masanın üzerindeki bir tutam otu alıp kibrit ile tutuşturan Şifacı kadın, elindeki yakıp üfleyerek söndürdüğü otların dumanını banim başım etrafında gezdiriyor ve benim için iyilik ve güzellik duası ediyordu. Zaman zaman da, “küş, küş...” diyerek çevremdeki kötü ruhları benden uzaklaştırıyordu...

Devamı yarın…