18 Mart…

Türk tarihi için büyük önemi olan Çanakkale Zaferinin yıldönümü…

Birkaç gün öncesinden afişler asıldı, zafer kutlaması başladı…

Yine hamasi konuşmalar yapılacak, nutuklar atılacak; Türklerin kazandığı büyük zafer en güzel edebi sözlerle anlatılmaya çalışılacak…

Ne kadar anlatılsa ne kadar övülse azdır….

Ancak…

Çanakkale Zaferinde, Malazgirt Zaferinde, İstanbul’un fethinde Türk milletine övgüler yağdıranların, Türküm dememesi, diyememesi; “Türküm, doğruyum, çalışkanım…” diye başlayan Andımızı yasaklamasına ne demeli…

Bir yandan Türklerin büyük zaferlerinden siyasi paye çıkaracak, meydanlarda nutuk atarak kendine oy devşireceksin; diğer yandan Türküm diyemeyeceksin…

Hatta Türküm dememek için “ben Osmanlı torunuyum” diyeceksin…

Osmanlı sanki bir Türk boyu değil de çok sevdikleri Arap soyundan geliyor…

Bunu bilmeyecek kadar da kara cahiller ve herkesi de kara cahil sanıyorlar!

Biliyorsunuz, mahkemeler Türk milleti adına karar verir… Mahkeme kararlarının başında da “Türk milleti adına” diye yazar…

Türk milleti adına karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun, okullarda Türküm demeyi yasaklayan yönetmeliğe onay vermesi, hukukla, akıl ve mantıkla izah edilebilir bir durum değildir…

Ancak sorun sadece Danıştay’da değildir. Sorun siyasi iradedir…

Siyasi irade, çözüm süreci saçmalığında Andımızın okullarda okutulmasını yönetmelikle yasakladı… Yasağın kaldırılması için açılan davada Danıştay, siyasi iradenin görüşü doğrultusunda hukuki olmaktan uzak bir karar verdi…

Siyasi irade; keyfe keder yasak koyduğu gibi isterse bugünden itibaren her sabah yine okullarda Andımızı okutabilir…

Konu biri yönetmelikle çözülebilecek kadar basittir… Nitekim yasak da zaten yönetmelikle getirildi. Yasağı getiren yönetmeliği değiştirirsin olay çözülür…

Siyasi irade; Türküm diyemediği içi bugün bu sorunları yaşıyoruz…

Türküm diyemeyen, Türküm demeyi yasaklayan siyasi irade Türk milletinden destek görürse…

Türk milliyetçiliği iddiasında olanlar, Türküm diyemeyenlerin payandası olursa…

Türk olanlar; Türküm, Ne Mutlu Türküm diyene diye haykıramıyorsa…

Yarın Atatürk’ün Gençliğe Hitabesini de kaldırırlar…

“Korkma” diye başlayan, “Kahraman ırkıma” diye Türk milletine seslenen; “Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin istiklâl!” diye biten İstiklâl Marşını kaldırarak son vuruşu da yaparlar…

Çanakkale Zaferini, hamasi konuşmalarla, güzel şiirlerle kutlamakla olmuyor…

Nereden nereye geldiğimizi çok iyi anlamak, kavramak ve ona göre davranmak lazım…

*****

İbretlik hayat dersi

Ömer Seyfettin’in “Piç” adlı kitabından bir hikaye…

Ömer Seyfettin asker bir yazardır, İstiklâl Savaşında birçok cephede savaşmıştır. Filistin cephesinde olan hatırasını okuyalım:

Almanların yenilmesiyle savaş bitmiş, mütareke imzalanmıştı. Filistin’den çekiliyorduk. Birkaç subay arkadaş, karşı tarafın subaylarıyla çekilme işlerini görüşmeye gittik. Karşı tarafta Fransız üniformalı bir subay bana sık sık bakıyor, gözünü benden ayırmıyordu. Ben buna bir mana veremiyordum.

Fransız subay yerinden kalkıp bana doğru geldi ve “Nasılsın Ömer Seyfettin?” dedi. “Beni nereden tanıyorsun? Ben bir yüzbaşıyım, öyle tanınacak kadar üst düzey bir kumandan değilim” dedim.

Ömer “Ben İstanbul’da askerî lisede seninle beraber okudum, ben falancayım” deyince hayretler içinde baktım, hatırladım. Hep dini, Kur’an-ı eleştiren, Osmanlı’yı devamlı kötüleyen, vatan bayrak sevgisi olmayan bir öğrenci idi. Amma yine de Fransız subayı olması normal değildi.

“Peki, nasıl böyle oldun?” dedim. Dedi ki: Ne zaman bir savaş olsa, Türkler galip gelse, içimde üzüntü oluyordu. Türkler kaybetse, zarar görse içimde bir sevinç oluyordu. Çoğu zaman kendimi ayıplıyor, neden böyleyim diyordum. Bir gün anneme ısrarla bunun sebebini sordum.

- Dayanamayacağım anlatayım dedi. İstanbul hastanesinde görevli bir Fransız doktor vardı, hastaneye gidip gelirken onunla birlikte oldum ve sen o Fransız doktorun oğlusun, babanın bundan haberi olmadı, şimdi sen öğrendin, dedi.

Zaten babam zannettiğim çoktan ölmüştü. O hastaneye gittim, şu tarihte burada çalışmış, şimdi Fransa’ya dönmüş olan şu isimli doktorun adresi var mı dedim, adresi verdiler. Fransa’ya gittim, babamı buldum. Olanları, annemin sözlerini söyledim. Hiçbir şeyi unutmadım, anneni gerçekten sevmiştim, dedi ve beni kabul edip nüfusuna yazdırdı. Fransız okullarında eğitimimi tamamladım ve gördüğün gibi bir Fransız subayı olarak karşındayım Ömer Seyfettin.

*****

TEBESSÜM

Parmak acısı

Bugün hayatta olmayan Çanakkale Savaşı gazisi Ezine ilçesine bağlı Geyikli beldesinden Halil Helvacı o günleri şöyle anlattı:

“27. Alayda, Arıburnu cephesinde 9 ay çarpıştım. Bir defasında 3 gün hiç durmadan süngü harbi yaptık. Koskoca alaydan 7 kişi kalmıştık. Sonra bize 10 er daha verdiler. Beni de çavuş yaptılar. Bir gün düşmana Arıburnu’ndaki mevziden ateş ediyoruz. Tetiği çekiyorum, tüfek patlamıyor. Yanımdaki arkadaşa ‘Tüfek bozuldu galiba’ dedim. Arkadaş kontrol ettikten sonra yüzüme acı acı baktı ve ‘Senin tüfekte bir şey yok, tetiği çeken parmağın kopmuş be adam’ deyince acısını o an duydum.”

*****

GÜNÜN SÖZÜ

Türk değilim diyene karşı sakın ısrar etmeyin. Allah’ın bahşettiği şerefi istemeyen şerefsize biz zorla şeref verecek değiliz.

Ebulfez Elçibey