Türkiye'ye gelmiş en iyi yabancı futbolcular listesi

Türk futbolunda yabancı oyuncu devri, 1951 yılında İstanbul’un Adalet takımına transfer olan Arjantinli Oscar Garo ile başladı. Uzaktan attığı gollerle futbolseverlerin büyük beğenisini kazanan Garo’dan sonra binlerce futbolcunun yolu Türkiye’den geçti.

Abone Ol

Bazılarının esamesi okunmayan futbolcuların bazıları ise oynadıkları kulüplerle özdeşleşti ve taraftarın gönlünde taht kurdu. Adları unutulmazlar arasına yazılan yabancı futbolcular bu haftaki konumuz. Ancak "En iyiler listesi" yapmak zor oldu. Hem dünyaca tanınır olmaları, hem oynadıkları kulüplere katkısı, hem de taraftardaki yansımasını düşünerek oluşturduğumuz listeye başlıyoruz…

21. Carlos Antonio Zago

Roma’nın 2000/01 sezonunda kazandığı efsane şampiyonluğun kahramanlarından biri olan Zago hem Serie A hem de Brezilya milli takımı geçmişiyle Türkiye’ye gelen en tanınmış stoperlerden. Beşiktaş’ın 100. yıl şampiyonluğunu elde ederken oynadığı güzel futbol hala Siyah Beyazlıların hafızasında yerini koruyor.

20. Stephen Appiah

Bugün hala iki ceza sahası arasında oynayan, çift yönlü orta saha tarif edildiğinde “Appiah gibi” denir. O dönem Juventus’tan direkt transfer edilen futbolcu için dönemin ekonomik koşullarına göre oldukça astronomik bir ücret ödenmişti. Tam 8 milyon Euro…  Fenerbahçe'den ayrıldığında 64 Süper Lig maçına çıkmış, 11 gol atıp 10 asist yapmıştı.

19. Mario Jardel

Sadece Süper Lig’den değil, dünya futbolundan geçmiş en “saf golcüler" arasında sayılan Jardel’in mesleği futbolculuk değil “golcülük”tü. Galatasaray’a transfer olduğunda takımın geri kalanıyla arası iyi olmadığı için çok pas alamadı ama buna rağmen genelde 30’un üzerinde gol attı. En unutulmaz golleri ise Real Madrid’e hem Süper Kupa hem de Şampiyonlar Ligi’nde attığı gollerdi.

18. Pablo Martin Batalla

Süper Lig tarihinin en özel anlarından biri, Bursaspor’un kazandığı şampiyonluktu. Ve tam da bu sebeple, Pablo Martin Batalla, Bursapor’un şampiyonluğuna verdiği unutulmaz katkı ile listeye girdi. İtalyanların “trequartista” dediği, orta sahaya ve forvete eşit miktarda destek veren 10 numaraların da harika bir örneği olarak Yeşil Beyazlı taraftarların gönlünde yerini koruyor.

17. Şota Arveladze

Süper Lig tarihinin ilk yabancı gol kralı olan Şota 1995-96’da Trabzonspor’un kıl payı kaçırdığı şampiyonluk yarışında da etkili olmuştu. Şota, belki Türkiye’ye geldiğinde dünyanın en iyi futbolcuları arasında değildi ama daha sonra Avrupa’nın sayılı santrforları arasına girdi.

16. Ricardo Quaresma

Dünyanın en iyi kulüplerinde forma giymiş olsa da Quaresma’nın Quaresma’laşabildiği iki forma var: Biri Porto diğeri ise Beşiktaş. Takım oyununa değil de daha çok gözlere hitap eden tarzı en çok bu iki kulüpte göze çarptı. “Dünya çapında futbolcu” denilince akla gelen futbolculardan biri olan Q7 pek çok yıldız futbolcuya ilham olanlardan. Günümüzün en büyük yıldızlarından Mbappe bile antrenmanda ayak dışıyla gol atınca “Ricardo Quaresmaaa!” diyerek seviniyor.

15. Nicolas Anelka

Fenerbahçe’de 2005-2006 sezonunda kısa bir süre oynasa da unutulmazlar arasında yerini aldı Anelka. PSG’den Arsenal’a, Real Madrid’den Chelsea’ye, Liverpool’dan Juventus’a, Manchester City’den Fenerbahçe’ye kadar birçok büyük takımın formasını terletti. Türkiye'ye gelen en kariyerli futbolculardan biri olan Anelka, Fenerbahçe’de 57 maça çıktı, 16 gol attı, 15 asist yaptı. Anelka; fiziği, tekniği ve oyun aklıyla Türkiye’ye transfer olan en iyi oyuncular arasındaki yerini aldı. Türkiye’de iz bırakmayı başaran Fransız futbolcu, dönemin teknik direktörü Daum’la bazı sorunlar yaşadı ve takımdan ayrılmak zorunda kaldı. Fenerbahçe’den sonra da Premier Lig’de kariyerinin en iyi sezonlarını geçirdi.

14. Daniel Amokachi

Beşiktaşlılar için “ikon” dendiğinde akla gelen ilk isimler arasında yer alan Amokachi yıldız transferlerine, ünlü futbolcularda görmeye pek de alışık olunmayan dönemde Siyah-Beyazlı kadroya girdi. Korkutucu driplingleriyle “Kara Tren” lakabına tam olarak oturan efsane '98'deki sakatlığını yaşamasaydı belki de daha uzun yıllar Türkiye’de kalabilirdi.

13. Felipe Melo

Galatasaray’da 10 numaralı formayı giyen Melo aslında Pittbul “Köpek” sevinciyle hatırlanır. Hem Beşiktaş hem de Fenerbahçe derbisinde gol atan ender futbolculardan biri olan Melo’nun düşüşe geçen kariyeri Galatasaray için büyük fırsat olmuştu. Oynadığı dönemde hem sahada yaptıkları hem de savaşçı karakteriyle taraftarların da vazgeçilmeziydi.

12. Jay-Jay Okocha

Tek bir kelimeyle özetlemek gerekse “sihirbaz” olarak adlandırılabilecek olan Okocha "Afrika kıtasının gelmiş geçmiş en teknik 10 numarası” olarak da biliniyor. Fenerbahçe formasıyla topu ayağına aldığı her pozisyonda adeta şiir yazan, futbolseverleri “Okocha çalımı”yla tanıştıran efsane, aynı zamanda ülkemizden Avrupa’ya yüksek bonservis bedeliyle geçiş yapmasıyla da farklı bir kapı açtı. 20 sene önce Fenerbahçe’ye 12 milyon Euro civarında para kazandırmıştı, bu meblağ bugünkü piyasaya göre 40-50 milyona eş değer.

11. Wesley Sneijder

2010 yılında Şampiyonlar Ligi şampiyonu olan Inter’in ve 2010 Dünya Kupası’nda final oynayan Hollanda’nın her şeyiydi.  Zirvede olduğu öyle bir dönemin sadece üç yıl sonrasında Galatasaray’a imza attı. Zoru kolay gösteren plase gollerinden bolca izlettirdi.

10. Toni Schumacher

82, 86 Dünya Kupalarında final oynayan Almanya’nın kalesindeydi. Aynı şekilde Euro 80’de ülkesinin kazandığı şampiyonlukta da öyle… Dönemin en iyi futbolcular arasında yer alıyordu. Böyle bir eldiven, 1988 yılında Fenerbahçe’ye transfer oluyordu. 103 gollü efsane şampiyonlukta takımın en önemli isimlerinden biriydi. Karşı karşıya pozisyonlarda kendine has stili ve elbette şapkasıyla hafızlarda unutulmaz bir yer etti. Fenerbahçe’den sonra da Borussia Dortmund, Bayern Münih gibi devlerin kalesini korudu.

9. Mario Gomez

Adı Ezel dizisinin ana karakteri “Eyşan” ile özdeşleşen Alman futbolcu kısa süre kaldı ama izleri derin oldu. Takımda sadece bir yıl oynadı ama her şeye rağmen Beşiktaş tarihinin en iyi, en net golcüsü olmayı başardı. Bayern Münih formasıyla üst seviyeye çıkardığı santraforluk sanatını en iyi seviyesine çok yakın bir kıvamda burada da sergiledi. Gol kralı olarak Türkiye’den ve Beşiktaş’tan ayrıldı ama gittiği yerde çok da mutlu ve başarılı olamadı.

8. Gheorghe Popescu

“Topu oyuna sokan stoper” denildiğinde akla gelir. Barcelona’da oynamış bir 4 numara olduğu yeni açığın en arka sırasından bile belliydi. Ligde dört yıl üst üste şampiyon olan, üzerine UEFA Kupası’nda şampiyonluğa koşan Galatasaray’ın en gerideki oyun kurucusuydu. Bülent Korkmaz’la harika bir ikili oluşturmuşlardı.

7. Guti Hernandez

Dünya üzerinde son 20 yıla damga vurmuş üç pasör varsa, onlardan biri de Guti Hernandez’di. 40-50 metreye öyle uzun toplar atıyordu ki pas attığı oyuncunun koşu hızını bile hesaplıyordu. Real Madrid dışında forma giydiği tek kulüp Beşiktaş’tı. Belki burada net bir başarıya imza atmadı ama tek başına bir maçı domine edebiliyordu.

6. Samuel Eto’o

Süper Lig’e geldiğinde yaşı sebebiyle kendisine biraz şüpheyle bakılıyordu. Ama oynadığı futbolla çok kısa zamanda büyük takımlara “Keşke bizde olsa” dedirtti. Barcelona, Real Madrid, Inter görmüş oyuncunun kolay kolay yaşlanmayacağını kanıtladı. Özellikle Antalyaspor’daki ilk yılında sadece bir santrafor değildi, sahanın her yerine ayak basan, atak yönlendiren bir liderdi. Daha sonra da takımın başına geçerek teknik direktörlük yaptı.

5. Roberto Carlos

Fenerbahçe forması giymiş efsanelerden biri olan Roberto Carlos, en iyi 11’ler listesinde sağ bek olarak adı yazılırdı. Sezon ortasında sakatlanmış olsa da takımını Şampiyonlar Ligi çeyrek finaline taşıyanlar arasındaydı. Bir röportajda “Keşke Chelsea maçlarında da olsaydım, şansımız belki biraz daha artardı” demişti.

4. Claudio Taffarel

94 ve 98 Dünya Kupası’nda Brezilya’nın kalesini koruyan Taffarel, iki kez dünya finali gördü, birini kazandı. O büyük turnuvalarda özellikle kurtardığı penaltılarla akılda kaldı. Ancak Galatasaray döneminde asıl farkını topu oyuna sokma yeteneğiyle gösterecekti. Eski bir forvet olan Taffarel, kalecilerin sadece kurtarışlardan ibaret olmadığını öğretti. Thierry Henry’nin UEFA Kupası finalindeki kafa vuruşunu çıkarışı en unutulmaz Taffarel sahnesi olarak hatırlanıyor.

3. Didier Drogba

Süper Lig’deki ilk maçında oyuna sonradan dahil oldu. Maçtan sonra Galatasaray’ın rakibi Akhisar’ın teknik direktörü şöyle bir açıklama yapacaktı: “Oyunda her şey istediğimiz gibi gidiyordu ta ki Drogba sahaya girene kadar.” Gerçekten de o maçta yarattığı “haksız rekabet” daha sonra da devam edecekti. Drogba, tek başına rakip savunmanın tamamını hayattan soğutabiliyordu.

2. Alex de Souza

2004-2012 yılları arasında formasını giydiği Fenerbahçe ile şahane bir trequartista örneği sundu. Sadece Fenerbahçelilerin değil, herkesin saygı duyduğu gerçek bir sporcu olarak akıllarda kaldı 344 maçta 172 gol atarak ülkenin gördüğü en istikrarlı, en “tabela bozan” yabancı futbolcuydu. Topu sol ayağına aldığında, çerçeve de radarına girdiyse onun için gol atmak dünyanın en basit olayıydı. Kendisi olmasa da heykeli hala Kadıköy’de Fenerbahçelileri selamlıyor.

1.    Gheorghe Hagi

90’larda "dünyanın en iyisi" tartışmasında iki isim yoktu, “dünyanın en iyileri” başlığı altında birçok aday vardı. Onlardan biri de Gheorghe Hagi’ydi. 94 Dünya Kupası’nda topa vuruşlarındaki büyüyü gördükten sadece iki yıl sonra, henüz 31 yaşındayken Galatasaray’a imza attı. Barcelona ve Real Madrid görmüş bir 10 numaraydı. Topa vurma konusunda benzeri gelmedi, hatta yanına yaklaşanı bile olmadı.

BONUSLAR

Bu listeye isim eklemek de isim çıkarmak da kolay. Son derece subjektif olan bu listede olması gereken başka bazı isimler de var. Mesela Beşiktaş taraftarının çok sevdiği Pascal Nouma, mesela Adana Demirspor’da oynayan Mario Balotelli ve bu yıl yeşil sahalara veda eden Beşiktaş efsanesi Atiba Hutchinson .

Yazıyı da Atiba ile kapatacağız. Kesintisiz 10 yıl Siyah-Beyazlı formayı giyen Atiba 2013-2014 sezonundan bu yana 3 Süper Lig, bir Türkiye Kupası ve TFF Süper Kupa şampiyonlukları yaşadı. Siyah-Beyazlı takımda 270 Süper Lig maçına çıkan Kanadalı futbolcu, 24 gol attı. Atiba, Türkiye Kupası'ndaki 19, TFF Süper Kupa'daki 3 karşılaşmada birer kez fileleri havalandırdı. Beşiktaş ilk 11’de o varsa hep 1 kişi fazlaydı. Bütün enerjisini Beşiktaş için sahaya veren maestroydu. Gözyaşları içinde ve 40 yaşında hem futbola hem de Beşiktaş’a veda etti. O kadar sevildi ki kendisi için düzenlenen törende “Ayrılık da sevdaya dahil” pankartı açıldı.