Gündemi ne kadar takip ediyorsunuz bilmiyorum ama ekonomi alanında baş döndüren olaylar oluyor. İlk olarak sizlere ülkelerin yüksek faiz/düşük kur tuzağı ile nasıl soyulduğunu ve bu soygunu kimlerin, nasıl yaptığını anlatayım.

Deutsche Bank faizlerin Türkiye’de 100 baz puan daha artması gerektiğini; bu artış olmadan yatırım yapmayacakları minvalinde bir açıklama yaptı. Çok uluslu bankaların, çok uluslu dev yatırım fonlarının en büyük kazanç kaynağı yüksek faiz veren ülkelerdir. Aklınıza tefecilik gibi bir sistem gelmesin; çok daha korkunç bir oluşumdan söz ediyorum. Sanırım örneklemeden anlatmam mümkün olmayacak.

Büyük yatırım fonlarından veya büyük bankalardan birinin Türkiye’ye 1.000.000.000 Dolar (bir milyar dolar) soktuğunu düşünelim. Ülkemizde şu anda mevduat faizleri yüzde 17-18 civarında. Paranız çoksa % 20 faiz alabiliyorsunuz; biz %20 üzerinden yapalım hesabımızı ve bu hesaplamada kolaylık sağlamak amacıyla Dolar kurunu da 7 TL kabul edelim.

Önce bir milyar Dolar TL’ye çevrilir,

7 x  1.000.000.000 = 7.000.000.000 TL elde edilir.

Yedi milyar lira bankaya yatırılarak % 20 faiz alınır (en basit şekliyle anlatmak için mevduat faizini seçtim) ve sene sonunda;

7.000.000.000 x 0.20= 1.400.000.000  TL faiz geliri elde edilir; ana parayla toplarsak

7.000.000.000 + 1.400.000.000= 8.400.000.000 TL Elimize geçecek Türk Lirası cinsinden paradır.

Şimdi bu devasa yatırımcı parasını alıp yurduna dönmek istediği zaman parasını tekrar Dolara çevirir. Eğer döviz kuru yaratılan baskıyla 7 TL’de kalırsa bu yabancı banka veya fon elindeki Türk Lirasıyla Dolar alır ve kazancı 200.000.000 Doları bulur;

8.400.000.000 / 7 = 1.200.000.000 $

Ve bu fon veya banka 1.000.000.000 Dolarla girdiği ülkemizden 1.200.000.000 Dolarla ülkesine döner. Yani bizim 200.000.000 Dolarımızı çalmış olur.

Aşağıdaki tabloda bazı ülkelerin mevduata verdiği faiz, bu faizin döviz kuru sabit kalmak şartıyla bir sene sonundaki getirisi gösterilmektedir.

On büyük oyuncunun yüz milyar dolarla ülkemize girdiğini ve her sene yirmi milyar dolarımızı çaldığını varsayarsak acaba kaç sene ayakta kalabiliriz? Maalesef iki binli yıllardan sonra başımıza gelen budur. Bu korkunç tuzaktan çıkmanın yolu döviz kurlarını mevduat faiz oranına yakın bir biçimde artırmaktır. Eğer faiz yüzde yirmiyken döviz kurları da yüzde yirmi artsaydı yani 1 Dolar sene sonunda 8,4 TL olsaydı yukarıda verdiğimiz örnekteki yatırımcı sene sonunda ancak bir milyar dolar alabilecekti. Kısacası bizi soyamayacaktı.

Sadece bununla kalmaz yüksek faiz düşük kur tuzağı; düşük kurlar ve döviz bolluğu dış alımı patlatır, dış satımı yani ihracatı öldürür. İnsanlar gerçek olmayan bir refahı hisseder ve o rahatlamayla lüks tüketime yönelir.

En basit örneği Dolar iki Lira olduğunda rahatlıkla gidip 1000 Dolarlık telefonu alabilir ama Dolar 8,4 olduğunda aynı telefonun fiyatı 8400 TL’dir ve herkes alamayacağı için hızlı bir şekilde dış alım yani ithalat azalır. İthalatın azalması, ihracatın artması da cari açığı dengeler ve ülke sıkıntılarını çok kısa sürede atlatır.

Acaba dediğim olur mu kendime diye sorduğum ve üzerinde düşündüğüm bir devrimden söz etmek istiyordum ama bu soygun düzeni anlaşılmadan o kısmın anlaşılamayacağını düşündüm ve ülkemizin nasıl soyulduğunu anlatmak istedim.