AMELİYATHANE’DEN NAKLEN YAYIN

Dilim damağıma yapışmış… Konuşmak istiyorum konuşamıyorum… Sesim boğazımda dokuz düğüm…

Size yakışmıyor sözü… Çok etkilemiş ki beni… Savunma sistemim otomatik girdi devreye…

_Genç arkadaşlarım… Burada bir ay kadar önce ameliyat oldum. Biliyorsunuz, 27 Eylül’den beri taşınıyorum hastaneye… Buraya torpilsiz, sade vatandaş gibi, dervişane geldim. Şimdiye kadar her şeye de eyvallah dedim. Biriniz sonda takamadınız, diğeriniz idrar ölçümü yapınca şaşırdınız… Acil ameliyat olmam gerektiğini ben değil sizler söylediniz…

Bu git gellere sağlıklı insan olsa dayanmaz… Eğer yanlışım varsa düzeltin… Ve şimdi bilin ki, artık gücümün yettiği kadar torpil yapmaya çalışacağım…

Bir de hasta psikolojisinin çok iyi olması gerektiğini söyler durur doktorlar… Allahım!… İnsanda psikoloji mi kalır bu yöntemle…

_Yarın ameliyat olacaksın gel…

Akşama kadar bekledikten sonra:

_Hadi evine git yarın gel…

Ertesi gün yine aynı terane…

Biz hastalar Pavlov’nun köpeğiz ya… Git… Yat… Kalk… Gel…

( Rus fizyolog, psikolog ve aynı zamanda hekim olan İvan Petrovic Pavlov’un, üzerinde deney yaptığı ve bir parça et vereceğim diye deli ettiği köpek)

Arkadaşlar başları önlerinde sessiz dinlemekteler.

Sonra onlar başladılar anlatmaya… Ne de olsa dert ortağıydık artık…

…Ve benim yaşadıklarım, onların anlattıklarının yanında devede kulak kalırdı.

Tam anlamıyla “Dışı seni içi beni yakar” deyimine cuk oturuyordu söylemleri…

Eee boşuna dememişler “böyle başa böyle tarak” diye…

Allah’tan sağlıkta çağ atladık… Avrupa’ya bile fark attık… Yoksa halimiz haraptı…

Ahhh!… Bir de beynimizde… İnsanlığımızda… Düşünce ufkumuzun açısını genişletme çağ atlayabilsek… Buna kendimi de dâhil ediyorum tabii…

GELECEK YAZI: UYKUSUZ GÖZLERDE SABAH OLMUYOR