Tarih ve doğa elele verirse…

Karadeniz yaz-kış turist ağırlıyor. Yeşilliği ve oksijeni çok. İnsanlar burada kafa dinliyor. Dağları ve yaylaları sizi çağırıyor.

Abone Ol

Yeniden keşfedilen ve tatil için adı geçen Trabzon doğal güzelliği ve insanlarının güleryüz’le konuk ağırlaması ile dünyanın ilgisini çekiyor.

Trabzon’a gelen turist sayısı her geçen yıl artıyor. Yerli turistlerin de beğenisi ile de Trabzon hakkını elde edebilmiş. Gelen turist yoğunluğuna göre de otel ve yatak sayısı artırılmış.

Karadeniz’e gelmek kolay da ayrılmak zor. Geri dönerken yanınızda bir şey taşırsınız. Dalga sesini, dağların kokusunu, insanların sıcaklığını. İşte bu yüzden Karadeniz ruhu iyileştirir, dinlendirir, tazeler. Ayrılmak istemezsiniz.

Karadeniz'in dağlarına çıktığınızda oksijen yüzünüze çarpar. Oksijen bile burada farklıdır, sizi şehirden söküp alır. Yaylalarda yürürken bir an için dünya ile bağınız kopar, sadece rüzgârı dinlersiniz. Bu yüzden ruhun yorgunluğunu almakta üstüne yoktur.

Sahil kasabalarında gün batımını izlerken dalgaların sesi size terapi gibi gelir. O ses ne bir uygulamadan gelir ne de bir kulaklıktan. Gerçek, saf, doğrudan ruhunuza işler. Denize bakarken fark edersiniz ki aslında ihtiyaç duyduğumuz şey basit bir dinginliktir.

Bir de tarih var. Amasra Kalesi'nin surlarına yaslandığınızda sadece manzarayı değil, binlerce yıllık bir geçmişi de hissedersiniz. Giresun Adası'na çıktığınızda mitolojinin hala canlı olduğunu fark edersiniz.

Sinop Kalesi'nden denize bakarken taşların gücünü, Karadeniz'in kudretiyle birleşmiş görürsünüz. Tarihle doğa burada el ele verir, ruha işte bu yüzden iyi gelir. Karadeniz insanı da başlı başına bir enerji kaynağıdır. Sıcak, samimi, lafını esirgemeyen haliyle size kendinizi evinizde hissettirir. Karadeniz'de tanıştığınız biriyle kısa sürede dost olursunuz. O dostluk duygusu bile ruhu iyileştirir.


Şehirden kaçıp Karadeniz'e giden herkes bilir ki dönüş kolay değildir. Çünkü orada bulduğunuz sessizlik ve doğallık şehirde yoktur. Ama yine de geri dönerken yanınızda bir şey taşırsınız. Dalga sesini, dağların kokusunu, insanların sıcaklığını. İşte bu yüzden Karadeniz ruhu iyileştirir, dinlendirir, tazeler.

Dünyanın biyosfer rezervlerinden biri olan Artvin Macahel Yaylası, adeta ruhsal bir sığınak. Buradaki kamplarda doğa yürüyüşlerinin yanı sıra şifalı bitkilerle hazırlanan atölyeler, kamp ateşi etrafında paylaşım seansları ve mindfulness pratikleri bulunuyor. İnsan kendini doğanın bir parçası olarak yeniden keşfediyor.

Ayder ve Pokut yaylaları, sadece kartpostallara sığmayan güzellikleriyle değil, aynı zamanda "doğa terapisi" için sundukları ortamla öne çıkıyor. Burada kurulan kamplarda sabahın erken saatlerinde sisin içinde yürüyüş, kuş sesleri eşliğinde meditasyon ve doğa fotoğrafçılığı atölyeleri yapılıyor. Sessizlik içinde geçen bu anlar, şehirde asla bulunmayan bir huzur veriyor.

Giresun Kulakkaya Yaylası'ndaki kamplar, "slow life" mottosuyla öne çıkıyor. Katılımcılar sabahları yayla çiçeklerinden çay demliyor, gündüzleri yürüyüş yapıyor, akşamları ise yıldızların altında şükür ritüellerine katılıyor. Modern dünyanın hızını unutturup doğanın ritmine ayak uydurmak, zihinsel yenilenmeyi destekliyor.

Trabzon Uzungöl çevresinde açılan kamplar, suyun dinginliğini merkeze alıyor. Yürüyüşler göl kıyısında yapılıyor, sabah meditasyonları su sesi eşliğinde gerçekleşiyor. Kaygı ve depresyonla mücadele eden katılımcılar için "su terapisi" çok güçlü bir etki yaratıyor.