Sığınmacı sorunu son günlerde polemik konusu olarak ön plana çıkmaya başladı. Yapılan bazı açıklamalar, sosyal medyada kalabalık sığınmacı grupların taşkınlık yaptığına dair görüntüler ve bazı polisiye olayların basına yansımasıyla Türkiye’deki göçmenlerin, özellikle Suriyelilerin ülkelerine geri gönderilmesiyle ilgili tartışma başladı.

Soru şu:

Sayıları 8-10 milyon arasında olan Suriyeliler ülkelerine dönmeyi düşünüyor mu?

Geçenlerde Hürriyet Gazetesi muhabirleri İstanbul’da en yoğun olarak yaşayan Suriyeliler konusunda bir yazı yayınladı. Konumuz içinde yer aldığı için bu izlenimlerden bir bölüm aldık. Böylece sorumuza da yanıtı bulmuş oluyoruz.

Açıklama yapan İçişleri Bakan Yardımcısı İsmail Çataklı, Türkiye genelindeki toplam sığınmacı sayısının 4 milyon 82 bin 693 olduğunu söyledi. Çataklı, “Sığınmacıların içindeki geçici koruma altındaki Suriyeli sayısı ise 3 milyon 762 bin 686” dedi. Bu rakamın 2017’den bu yana artmadığını vurgulayan İsmail Çataklı, “Bu sayının 122 bini iki yıldır pasif kayıt. Yani Türkiye’de bulunduklarına ilişkin hiçbir işaret yok” dedi.

Suriyeli sığınmacıların ülkelerine dönmek isteyip istemediklerini, kendileriyle ilgili devam eden tartışmalar hakkında neler düşündüklerini öğrenmek için İstanbul’da göçmen nüfusunun yoğun olduğu yerlerin yolunu tuttuk. İstanbul’da en çok göçmene ev sahipliği yapan ilçelerden Fatih’in Aksaray ve Yusufpaşa semtlerinde ticaretle uğraşan yüzlerce Suriyeli bulunuyor.

Kiminin Suriye yemekleri yapan restoranı, kiminin berber dükkânı, kiminin seyahat acentesi, kiminin gümüş dükkânı var.

Aksaray’da Suriyeli göçmenler gazeteci olduğumuzu duyunca çoğunlukla konuşmaktan çekiniyor. Ancak, “Anlatsak çok şey konuşuruz ama oluşan tepkilerden korkuyoruz” diyenler çoğunlukta. Kimi konuşuyor ancak fotoğrafını çekmemizi istemiyor. Kimi Suriyeli esnaf tam fikirlerini söyleyeceği sırada başka bir esnaf, arkadaşını durduruyor. Sokakta karşılaştığımız bazı göçmen aileler de gazetecilere konuşmamak için birbirine telkinde bulunuyor.

Fatih’te Ayşe ve Meryem’le tanışıyoruz. 16 yaşındaki Ayşe, 7 yıl önce Halep’ten, 18 yaşındaki Meryem ise 3.5 yıl önce Suudi Arabistan’dan aileleri ile birlikte göç etmiş iki arkadaş. Türkçeleri bir Türk’ten farksız. Lise okuyan ikili şunları söylüyor: “Biz Türkiye’yi çok seviyoruz. Göçmen deyince hep sorun yaratan insanlar gösteriliyor. Oysa iyi ve başarılı çok sayıda insan var. Herkes aynı değil. Göçmenlerin iyisi var, kötüsü var hepsini aynı kefeye koyup, bunlar ülkeye zarar veriyor demek doğru değil. ”

Arkadaşlarıyla çimenlik alanda oturmuş kitap okuyan Esma ise 19 yaşında. 10 yıl önce anne babası ve 6 kardeşi ile birlikte Halep’ten İstanbul’a taşınmış. “Ben burada büyüdüm Türkçem Arapçamdan daha iyi durumda. Kardeşlerim de benimle aynı durumda” diyen Esma, üniversitede laboratuvar bölümü okuyor. “Gündemi takip ediyorum ama sosyal medyada ırkçılık yapanlara hiç bakmıyorum” diyor:

“Lisede ve üniversitede edindiğim yakın arkadaşlarımın çoğu Türk. Lisede ırkçılık yaşadığım olaylar oldu, bazı öğretmenlerim ayrımcı yaklaştı ama arkadaşlarımdan hep destek gördüm. Şu anda da çok iyi insanlarla birlikte okuyorum. İnsanların ‘Suriyelilerin hepsi aynı, dilencilik yapıyor’ gibi düşünmeleri çok yanlış. Bence biz bu vatana geldikten sonra Türkiye ticari anlamda çok gelişti.”

Ara sokaklardaki bir kıraathaneye giriyoruz. 25 yaşındaki Majid, endişeli de olsa konuşmayı kabul ediyor. Majid, Şam Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde okurken 5 yıl önce savaştan kaçarak Türkiye’ye sığınmış. İstanbul’a ilk geldiğinde uzun süre iş aradıktan sonra bir terlik fabrikasında günde 15 saat çalıştırıldığı bir iş bulmuş. Daha sonra ise gümüşçü dükkânı açan Majid şu anda yeniden tıp okuyabilmek için üniversite sınavlarına hazırlanıyor. Majid gündemdeki göçmen karşıtı açıklamalarla ilgili şöyle konuşuyor:

“Facebook’ta çok sayıda yazı görüyorum. Bizi istemeyen çok sayıda insan var. Moralimi bozmamak için göçmen karşıtı fikirler savunan insanları dinlemek istemiyorum. Benim kimseyle bir derdim yok. İşime gidiyorum evime dönüyorum. Suriye’de bir gün savaş biterse elbette dönmek isterim ama şu anda ben Suriye’ye dönersem idam cezasıyla yargılanırım. Bizimle ilgili yanlış düşünceler var Türkiye’de. Örneğin ben hiç yardım almadım. Hep emeğimle çalıştım. Şimdi gümüşçü açtım daha iyi koşullardayım. Ama bizimle ilgili önyargılı olunmasına üzülüyorum.”