Sivas '4 Eylül'ün Sorumluluğunu Taşıyor Mu?

Abone Ol


"Köroğlu izin ver yüreğimdeki  yasa,
Göçeyim Sivas'a.
Koca göklerim büyüsün daha biraz,
Düşeyim bir vatan gibi ortasına vatanın,
Gözleri kocaman kocaman olur değil mi
Koca gökler altında yatanın?

....."Ulu Önderimiz Atatürk, 13 Kasım 1937 günü Sivas'ta "Burada bir milletin kurtuluşunu hazırlayan kararlar verildi." demişti. Aslında "Cumhuriyet" düşüncesi 1923'den önce, 4 Eylül 1919'da "Sivas Kongresi"nde filizlenmişti. Kongrede "mandacılar" ortalığı karıştırıyorken, buna üzülen Atatürk, akşam yemeğini yedikten sonra, yanında bulunan Mazhar Müfit Bey'e dönerek;

"-Hatıra defterine, bugünkü tarihi at. Ve oraya şöyle yaz: Bu devletin idare şekli Cumhuriyet olacaktır!"

Atatürk bunu söylediği zaman, kimsenin kafasında Cumhuriyet'in kurulma düşüncesi yoktu. O, daha Sivas'ta iken bu karara varmış bulunuyordu.

Yüzyıllar süren cihan imparatorluğunun çeşitli nedenlerle yıkılmasının ardından,. Büyük Önderin yeni bir devletin temellerini, 97 yıl önce Sivas'ta atması bir rastlantı değildi. Sivas, gerek coğrafyası, gerek insanları açısından özel bir şehirdi.

Sivas Kongresi,  Türk Ulus'unun, bağımsızlık kararını dünyaya ilan ettiği ilk ulusal toplantıydı. Aynı zamanda, Anadolu'da başlayan kurtuluş hareketlerinde birlik ve beraberliğinin sağlandığı bir karar organıydı. Türk tarihinde  bir dönüm noktasıydı

Atatürk; ulus egemenliğine dayalı, kayıtsız-şartsız bağımsız bir Türk Devleti kurmak görüşü ve kararındaydı. "Nutuk"da bu kararından bahseden Atatürk, dayandığı kuvvetli muhakeme ve mantığı şöyle anlatmıştı:

"...Esas (temel), Türk milletinin onurlu ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır... Bu ise, ancak tam bağımsızlığa sahip olmakla elde edilir... Ne kadar zengin ve refahlı olursa olsun bağımsızlıktan yoksun bir millet, medeni insanlık karşısında uşak olmak mevkiinden daha yüksek bir davranışa lâyık olamaz..."

Atatürk verdiği bu kararı iki kelimeyle özetlemişti:

"Ya bağımsızlık, ya ölüm..."

Erzurum'da başlayan yerel kongre akımı, Batıda Yunan tehdidi altında bunalan Marmara ve Ege bölgelerinde devam etti. 26 Temmuz 1919'da Balıkesir'de, 6 Ağustosta Nazilli'de, 16 Ağustosta Alaşehir'de kongreler toplandı. Bu kongreler sonucunda "Kuvayi Milliye" adı altında vatansever milis güçleri kuruldu.

Sivas Kongresi kararlarıyla, Türk Ulusu'nun, kendisiyle ilgili kararları, ancak kendisinin verebileceğinin altı bir kez daha çizilmişti. Bu kararlarla, vatanın bölünmez bir bütün olduğu, milli iradenin hâkim kılınacağı, manda ve himayenin kabul olunamayacağı ve bunların sağlanması için güçlerin birleştirileceği kaydedilmişti.

Sivas Kongresi kararına uygun olarak son Osmanlı Meclis-i Mebusan'ı 12 Ocak 1920'de toplandı. Anayasal nitelikte önemli bir karar alınabildi. 28 Ocak 1920 tarihli bu karar, "ulusal and" anlamına gelen "Misak-ı Millî" idi.

Bugünkü Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında yer alan "Türk vatanı ve milletin bölünmezliği" ilkesinin millî ve hukukî dayanağı, "Misak-ı Millî"di.

Mustafa Kemal 13 Aralık 1919'da Sivas'tan Ankara'ya hareket etti. Yolda Kayseri ve Kırşehir'e uğradı. Kırşehir'de gece şerefine fener alayı tertip eden halka:

Bu milletin içinden çıkan bir Kemal:

"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini
Yok imiş kurtaracak bahtı kara maderini."

Gene bu milletin bağrından çıkan bir Kemal de diyor ki:

"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini
Elbet bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."

Mustafa Kemal'in bu sözleri, kurtuluş umudunun ve büyük ülküsünün anlatımıydı.

27 Aralık 1919'da Mustafa Kemal Paşa, bir kısım arkadaşları ve Heyet-i Temsiliye üyeleri ile beraber Ankara'ya gelmişti. Artık Millî Mücadele Ankara'dan yönetiliyordu.

23 Nisan 1920'de yurdun her bölgesinden gelen millet temsilcileriyle Ankara'da Türkiye Büyük Millet Meclisi açıldı. Sivas Kongresi'nde teşkil edilen ve 27 Aralık 1919 Cumartesi gününden beri Ankara'da çalışan "Heyet-i Temsiliye" görevini, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne bırakmıştı.

Sivas'tan dünyaya açılan pencere, ışık dolu, aydınlık dolu bir penceredir. Sivas'tan, geriye gidilmez.  Uygarlıklara beşiklik etmiş ve adı Cumhuriyet'le birlikte anılan, hoşgörünün, sevginin, saygının, insani değerlerin ve kültürlerin harmanlandığı, sazıyla sözün en güzelinin söylendiği Sivas, "4 Eylül"le özdeşleşmenin ağırlığını sorumluluğunu taşımak, zorundadır.  Bu sorumluluk sözde değil özde olmalıdır.