Şili Paskalya Adası’nın Sırrı (6)

Şili Paskalya Adası ‘Moai’sini kim ve niçin inşa etti? Adayla ilgili diğer söylencelerin Heyerdahl’ın teorisini güçlendirdiği görülüyordu. Adalılar kulaklarını delen ve yapay olarak uzayıncaya kadar kulak memelerine ağırlıklar takan “Uzun Kulaklı” bir soydan söz ediyordu.

Abone Ol

Söylenceye bakılırsa, uzun kulaklılar adayı Kısa Kulaklılar tarafından rahatsız edilip kovuluncaya kadar yönetmişlerdi. ‘Moai’ neredeyse omuzlarına kadar sarkan uzun kulaklara sahip olduğundan, kuşkusuz Heyerdahl, heykellerin uzun kulaklılar tarafından yapıldığını düşündü. Peki bu uzun kulaklılar nereden gelmiş olabilirlerdi? Adalıların söylenceleri hiç kuşkuya yer bırakmıyordu: Arada sadece okyanusun ve Güney Amerika’nın bulunduğu doğuya uzanıyordu.

Eğer uzun kulaklılar ve Tiki ya da Kon-Tiki, Pasifik’i balsa kerestesinden yapılan bu salla aştıysa, Heyerdahl kendisinin ile bunu başarabileceğini düşündü. Böylece Ekvator ormanlarına kapağı attı. Orada ekibiyle birlikte bulabilecekleri en büyük ağaçları kestiler. Sonra, yerli usulü ağaçları kabuklarından ayırdılar ve sıradan kenevir halatlarıyla dokuz kütüğü birbirine bağladılar, hiçbir biçimde çivi ya da metal kullanmadılar. Salın üstüne açık bir bambu kabin, iki direk ve kare yelken eklediler.

 Ekip tekneyi suya indirme töreninde pruvada bir Hindistan cevizi parçaladı ve tekneye törenle Kon-Tiki adını verdiler. 1947 Nisanında, Heyerdahl beş kişilik mürettebat ve bir papağan ile birlikte, Peru sahilinden okyanusa yelken açtı.

 Heyerdahl yolculuğu, Moby Dick ile boy ölçüşebilecek bir deniz macerasıydı. Ellerinde sadece zıpkınlar olan mürettebat, salın altına girdiğinde başı bu tarafta, kuyruğu diğer tarafta kalan dev gibi bu köpek balığıyla boğuştu. İçme suyu iki ayda tuzlandı ama yağmurlar su stokunu yeniledi. Kahvaltı çoğu kez palamut ve gece boyunca güverteye düşen uçan balıktan oluşuyordu.

 Okyanus hırçın dalgaları ve alize rüzgarları, salı iyice batıya, gerçekte Paskalya Adası’nın epey uzağına sürüklemişti. Denizde geçen 101 günden sonra, sal Tahiti’nin doğusunda ıssız bir Güney Denizi adasında kazaya uğramıştı. Altı kişi de kurtulmuş, ancak papağan büyük bir dalgaya kapılarak sürüklenmişti.

 Heyerdahl bayram ediyordu; Kon-Tiki seferi basit bit salla Pasifik’in aşılabileceğini kanıtlamıştı. Ama sadece bir şeyin olabileceği, onun olduğu anlamına gelmezdi. Heyerdahl’ın Güney Amerikalıların Paskalya Adası’na yerleştiğini kanıtlamak için, daha fazla şeye ihtiyacı vardı.

 1955′de Heyerdahl, bu kez bir balıkçı gemisinden bozma teknesi ve profesyonel bilim adamlarından oluşan yeni mürettebatıyla Paskalya Adası’na gitmek için tekrar yollara düştü. Ne gariptir ki, en sonunda Heyerdahl’ın teorisini büyük ölçüde çürüten kişiler, onun kanatları altına ilk giren bilim insanları ve onları izleyenlerdi.

Bir kere, radyo-karbon tarihleme yöntemine göre, adaya ilk yerleşim 5. yüzyılda gerçekleşmiş, oysa en eski ‘Moai’ 900 ile 1000 yılları arasında yapılmıştı. Heyerdahl’ın adalıların ataları olduğuna inandığı Peru ve Bolivya dağlarında yerleşik Tiauhuanaco Kültürü, yaklaşık 1000 yılına kadar etkisini Güney Amerika sahillerine yaymamıştı. Bu Güney Amerikalılar nasıl olur da henüz dağları aşmadan okyanusu geçebilirlerdi? Ayrıca, araştırma gezisinde, Paskalya Adası’nda Peru kültürünün en tipik iki ürününün, çömlekçilik ve tekstilin hiçbir izine rastlamamıştı. Tersine, arkeologlar Güney Amerika’ya çok daha yakın Pasifik takımadaları olan Galapagos’ta, en azından bir kısmı açıkça İnka-öncesi Güney Amerikalılar tarafından yapılanlarla aynı türden çok sayıda kap bulmuşlardı.

Devamı haftaya…