Uzman Psikolog ve Scio Enerji Terapisti Esra Özkeçeci, her insanın doğduğu andaki fabrika ayarları sağlıklı iken bu ayarların dış etkenlerle bozulduğunu belirterek "Fabrika ayarlarına dönmüş bir toplum yaratmalıyız" diyor. Özkeçeci, şiddetin temelinde de sağlıksız yaşamanın yattığını vurguluyor

Kadın Kadına köşemin bu haftaki konuğu Uzman Psikolog ve Scio Enerji Terapisti Esra Özkeçeci. Çocukluk dönemlerinden itibaren insanların sorunlarını dinleyerek çözümler üreten Özkeçeci, bir süre sonra kendisine en uygun olan mesleğin psikologluk olduğuna karar veriyor ve bu yolda ilerlemeye başlıyor. Mesleğine tutku ile bağlı olan Özkeçeci, aynı zamanda Türkiye'de ilk kez bir güzellik yarışmasında psikolog olarak görev yapan kişi olma özelliğini de taşıyor. Özkeçeci, aynı zamanda ülkemizde bir ilk olan 'Yoganın depresyon üzerindeki etkileri' adlı tezini yazmış bulunuyor. Özkeçeci, sağlıklı doğan bireylerin fabrika ayarlarının inorganik gıdalardan, radyasyona kadar birçok dış etkenle bozulduğunu belirtiyor. Özkeçeci, Scio Enerji Terapisi'nin, insanı fabrika ayarlarına döndürme yöntemi olduğunu anlatıyor.

- Enerji terapisi, Türkiye'de son yıllarda adını sıkça duyduğumuz bir alan. Bu alana dair bizlere bilgi verir misiniz?

Enerji terapisinin pek çok farklı dalı var ben 'scio quantum biofeedback frekans dengeleme' yöntemini kullanıyorum. Sistemin temeli şu, insanlar ruhlarını göremedikleri için ona gereken önemi vermiyorlar, sadece beden sağlıklarını önemsiyorlar. Esasında biz ruh, zihin ve beden olmak üzere üç alandan meydana geliyoruz. Hepimizin insan olarak belirli bir frekans alanı vardır. Her insanın doğduğu andaki fabrika ayarları sağlıklı iken, zaman içerisinde bu ayarlar, inorganik gıdalardan, x-ray cihazlarından, radyasyonlardan dolayı bozulur. İşte bizim de scio enerji terapisi ile yaptığımız şey, kişiyi fabrika ayarlarına geri döndürmek olarak tanımlanabilir. Hastalıklar önce frekans alanında ortaya çıkıyor, ardından bedensel semptomlar meydana geliyor. Bu sebepten enerji tıbbına geleceğin tıbbı olarak bakılıyor."

- Bu metodun herhangi bir yan etkisi bulunuyor mu peki?

"Hayır. Danışana ilaç ya da elektrik vermiyoruz. Bir cihazımız var bilgisayar yazılımı ile çalışan, baş ve bileklere uygulanan elektrotları var. Bu sayede kişinin mevcut frekansları, bozulan alanlar ve stres düzeyi ölçülüyor. Örneğin, cihaz bize danışanın, öfke ve affedememe duyguları olduğunu gösteriyor. Biz de vakit kaybetmeden kimi affedemediği üzerine çalışarak, frekanslarını dengeleyerek hızla çözüme ulaşıyoruz. Psikologlar, eskiden bilinçaltındaki bir sorunu bulmak için, kişiyi aylarca terapiye alırdı biz bu yöntemle çok hızlı ilerliyoruz. Scio quantum biofeedback frekans dengeleme sistemi, kişiyi eski sağlıklı frekanslarına dengeleyerek, fabrika ayarlarına döndürmeyi hedefliyor."  

- Uzman Psikolog, Scio Enerji Terapistisiniz, seminer programlarınız var, engelsiz yaşam vakfı yönetim kurulu üyesisiniz. Aynı zamanda bir dönemde radyo programı yapmıştınız. Tüm bu işlere yetişmenizin sırrı nedir?

"Kendime de dengede kalma yöntemleri uyguluyorum ve sağlıklı besleniyorum mümkün olduğunca egzersiz yapıyorum. Bu sayede tüm işlere yetişebiliyorum."

BÜTÜNCÜL BAKIŞ AÇISI İLE ÇALIŞIYORUM

- Bütüncül bakış açısı ile çalışan bir psikolog olarak biliniyorsunuz. Nedir bu bütüncül bakış açısı?

"Tıp biliminin babası olarak bilinen Hipokrat'ın öğretisine göre, bir hastayı tedavi ederken birinci amacımız ona zarar vermemek, ikinci amacımız ise iyileştirmektir. Günümüzde ise modern tıbbın ilerlemesi ve ilaç sanayinin de gelişmesiyle birlikte, hastaya zarar vermeme konusu sallantıya girdi. Bir ilaç aldığınız zaman prospektüsünü okuduğunuzda bir sürü yan etkisi olduğunu görüyoruz. Bütüncül bakış açısı da işte bu noktada devreye girerek hastaya zarar vermeden iyileşmesini sağlıyor ve hastanın sadece hastalıklı kısmını değil bütününü iyileştiriyor. Aslında teşhis ve tedavi tıp doktorlarının alanı ama biz ruhsal denge sağladığımızda fiziksel hastalıkların önlenmesine katkı sağlamış oluyoruz."

- Bütüncül bakış açısı ile ulaşmak istediğiniz asıl kitle kimler?

"Hiç şikayeti olmayan insanlar benim hedef kitlem. Onların yaşam kalitesini yükseltip daha hastalık oluşmadan çözüm üretebiliyoruz. Buna, önleyici tıp da deniliyor. Çünkü, bir yerimiz hastalandıktan sonra iş daha da zorlaşıyor. Ayrıca bir alanda bozukluk varsa zamanla diğer alanları da bozuyor."

- Bütüncül sağlık uygulamaları, üniversitelerde ders olarak okutulmalı mı sizce?

"Elbette, yıllar sonra kulaklarımı çınlatabilirsiniz. O günleri de göreceğimize inancım sonsuz."

- Bütüncül bakış açısı ile bir psikolog olarak nasıl çalışıyorsunuz?

"Psikologlar kişinin düşünce biçimi ve davranışları ile ilgilenir, bu şimdiye kadar dünyanın her yerinde böyle olmuştur. Siz psikoloğa bir sorununuzun çözümü için gidersiniz ve psikolog da size yardımcı olmaya çalışır. Süreç bu şekilde ilerler. Bütüncül bakış açısı ile çalışan bir psikolog ise, size bağırsak floranızı ve yaşam tarzınızla ilgili kapsamlı sorular sorar."

KAÇAK BAKTERİLER BEYNİMİZE ZARAR VERİYOR

- Aaa.. Nasıl yani? Bağırsak florası derken?

"Bağırsağımız bizim ikinci beynimizdir. Çünkü, bağırsağımız ile beynimiz doğrudan bağlantılıdır. Biz yıllardır beynimizin tek karar mekanizması olduğunu düşünürdük, son yıllarda araştırmalar da gösteriyor ki bağırsağımız da tıpkı beynimiz gibi bize komutlar verebiliyor. Bağırsak, sadece bir sindirim organımız değil. Kişinin bağırsak florası hasarlıysa o zaman oradaki zararlı bakteriler kanımızdan beynimize ulaşarak bizim psikolojik ya da nörolojik hastalıklar geçirmemize neden oluyor. O yüzden ben bütüncül bakış açısı ile çalışan bir psikolog olarak, kişiye bağırsak hareketlerini de mutlaka sorarım. Ve düzenlemeye yönelik frekans çalışmaları yaparım."

- Çok ilginç... Yani, bağırsağımız sağlam ise ruhsal anlamda da sorun yaşamadığımız anlamına mı geliyor bu?

"Elbette. Mesela, sabahları bomba gibi uyanamıyor musunuz, araştırın bağırsağınızda sorun çıkacaktır. İyi yaşam koşullarına sahip olmayan, bağırsak florası sağlıklı olmayan kişi ruh sağlığı için gerekli serotonin, dopamin gibi hormonları, bağırsağında üretemediği için depresyon gibi ruhsal bozukluklar yaşamaktadır. Kısacası, psikolojinin ilgi alanına giren tüm hastalıklarda bağırsak florası önemli bir rol oynuyor. Bağırsak florası ve frekansları düzelince ruh sağlığı da iyileşiyor. Buna ek olarak nefes çalışmaları, doğru beslenme alışkanlıkları kazanılması. Açık havada yürüyüş ve spor ile de kişi destekleniyor."

- Bizler, fabrika ayarlarında sorun olmadan doğan bebeklerdik ne oldu da kimyamız bozuldu? Kötü bakteriler neden bizi ele geçiriyor?

"1940'lı yıllardan itibaren buğdayın genetiğinin değişmesiyle kimyamız da bozulmaya başladı. Antibiyotiklerin hayatımıza girişi, ilaç sanayinin büyümesi, tarım ülkesi olmaktan çıkıp sanayi ülkesine geçişimiz her şey çok hızlı oldu. Örneğin, kişi antibiyotik alıyor ama antibiyotikler vücudumuzdaki bakterileri iyi mi kötü mü şeklinde ayırt etmeden hepsini yok ediyor. Faydalı bakterilerin vücuda geri kazandırılması da çok zor oluyor, ne yazık ki kötü bakteriler vücudumuzu ele geçirip bizim hastalıklı bir insan olmamıza neden oluyor."

- Peki, sonra vücudumuzda neler oluyor?

"Ne beslenme ne de ilaç ile tedavi psikologların görevi değil. Biz, burada sadece danışman görevi yürütüyoruz. Danışanlara bu bilgiler ışığında hangi tıp alanına yönelmelerini gerektiğini söyleyip önce onları sağlıklı bir birey haline getirmeyi hedefliyoruz, sonrasında da davranışlarına yöneliyoruz."

- Bağırsak florasını tedavi etme yöntemi en çok hangi hastalıklarda başarıya ulaştı?

"Otizm Spektrum Bozukluğu gibi sebebi bilinemeyen ve tedavisi olmadığı söylenen pek çok psikolojik rahatsızlıkta bağırsak florasını iyileştirmeye yönelik çalışmalarımız ve scio terapi çok iyi sonuçlar veriyor. Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, disleksi, depresyon, kişilik bozuklukları, dispraksi gibi bir çok psikolojik rahatsızlıkta bu yöntemle iyi sonuçlar alıyoruz. Yoga ve nefes egzersizleri de depresyonda antidepresanlardan daha iyi sonuç veriyor. Hem de antidepresanların vücuda verdiği toksin zararını da vermeden."

- Ülkemizi bir 10 yıl sonra tıp alanında nerede görüyorsunuz?

"Genç nüfusumuz oldukça fazla olduğu için, ülkemizin tıp alanında ilerleme kaydedeceğini düşünüyorum. Modern anne babalar da araştırmalara çok ilgili ve dinamik bir kesim. Bu anne babaların yetiştirdiği çocukların da araştırmacı ve sorgulayıcı yönleri mutlaka olacaktır. Bu şekilde de toplum gelişir ve bilim alanında güzel şeyler görebiliriz."

- Psikoloji karnemize 10 üzerinden kaç verirsiniz?

"10 üzerinden 5 verebilirim."

GÜZELLİK YARIŞMALARININ İLK PSİKOLOĞU 

- 70'li yıllarda yapılan ve sinema dünyamıza pek çok kral ile kraliçe kazandıran 'Sinema Güzeli' yarışmasının geçtiğimiz yıl birincisi düzenlendi. Bu yarışma sayesinde Türkiye'de ilk kez bir güzellik yarışmasında bir psikolog da yer aldı ve yarışmacılara yardımcı oldu. Neler hissettiniz? Nasıl geçti?

"Yarışmada finalistlerimizin hepsi çok genç olduğu için çoğu hayatlarında ilk kez ailelerinden kopmuştu ve 15 günlük bir kamp sürecine dahil oldular. Güzellik yarışmalarının kampları da bilenler bilir, inanılmaz yoğun bir tempoda geçer. Bu tempoda onların psikolojik destek almalarına yardımcı oldum. Şöhret olmaları durumunda onları neler beklediğini anlatarak, onları geleceğe hazırladık."

ŞİDETTİN TEMELİNDE SAĞLIKSIZ YAŞAM VAR

- Ülkemizin kanayan yarası kadına yönelik şiddete dair neler söylemek istersiniz?

"Şiddetin temelinde de sağlıksız yaşamamız yatıyor. Bu durum dengeleri bozarak kişinin daha da saldırganlaşmasını sağlıyor. Özellikle şiddet haberlerinin medyada çok sık yer alışı, diğer insanların da olayı normalleştirmesine neden oluyor. Toplum, bir süreden sonra şiddeti kanıksıyor ve ne olursa olsun tepki veremiyor. Son yıllarda, şiddet gören kadınlara yönelik çalışmalar ve sosyal sorumluluk projeleri ile farkındalık yaratılmaya çalışılıyor. Umudum, bizim de destek verdiğimiz sosyal sorumluluk projeleri sayesinde kadına yönelik şiddetin biran önce son bulması."

- Kadınların çalışma hayatında daha aktif bir şekilde yer alabilmesi için sizce neler yapılmalı?

"Kadınların iş dünyasında daha çok yer almaları gerektiğini düşünüyorum. İstihdam konusunda da devletin ve özel kurumların kadınlara daha çok yer ayırması gerekiyor. Gerek terfilerde, gerekse aynı mevkide çalışan kadın ve erkeklerin eşit maaş almaları konusunda denge sağlanmalı."