Salgın hız kesmemesine rağmen futbol ve basketbol maçlarında tam kapasite seyirci alınmaya başlandı…

Haliyle özellikle taraftarı çok olan kulüplerin tribünleri doluyor.

Sporu güzel yapan seyircidir, her alanda da öyledir…

Boş tribünler hiç kimseye heyecan vermiyor…

Ancak, asıl sorun seyircinin tutumu, takımına destek mi veriyor, köstek mi oluyor…

Çocuklarınızla, eşinizle maça gitmenin imkanı yok. Statta, çok azınlıkta olan bir grup, sürekli küfür ve hakaret ediyor…

Çocuklarımız hayatında duymadıkları küfürleri öğrenmiş oluyor…

Sorun sadece statla sınırlı kalmıyor.

Seyirciler, toplu olarak maça gidiyor. Metroda, metrobüste, hatta sokak aralarında slogan atıyorlar.

Normal slogan atılmasına bir sözümüz yok; ancak rakip takıma, oyuncusuna, seyircisine ağza alınmayacak küfürler ediliyor.

Sokakta uzaklaşıp gidiyorsunuz ama toplu taşıma araçlarında kaçışınız da yok.

Örneğin İstanbul’da metroya biniyorlar, duraklarda, metronun içinde tempo ile bas bas küfür ediyorlar.

Kadın var, çocuk var, aile var hiç kimse umursamıyor…

Gürültüyü, çevreye verdikleri rahatsızlığı geçtim, en azından sokak ortasında, toplu taşıma araçlarında herkese küfür edilmesinin önüne geçilemez mi?

Güya sporda şiddet yasası var, sadece maç esnasında değil, maç güzergahında yapılacak olumsuz tezahürat ile taşkınlıkların önüne geçilecekti.

Yasayı uygulamayı unuttunuz mu?

Sokakta kimin küfür ettiğini hadi tespit edemediniz, metronun her yerinde kamera var. Küfür edenleri tespit edip yakalamak çocuk oyuncağı…

Niçin yakalanıp cezalandırılmazlar?

Üç beş kendini bilmez taşkınlık yapan küfürbaz seyirci için, niçin bütün toplum cezalandırılıyor?

Stat önlerinde, yakınlarında yaşanan taşkınlıklar ayrı bir rezalet…

Stada yakın yerlerde oturanlar için her maç günü işkence yaşanıyor.

Bir taraftan bol bol içip dağıtanlar, diğer taraftan içmeden kafayı bulanlar…

Küfür ve şiddet yüzünden insanları statlardan da, spordan da soğuttular…

Statlardaki küfür ve şiddeti şehrin içine kadar soktular…

*****

Ölümden kurtaran yalan

Eski zamanlarda bir hükümdar; esirlerden birini, diğer esirleri kışkırtıyor, isyana teşvik ediyor diye cezalandırmak istedi. O zamanlarda bu tür suçlara verilen ceza da idamdı. Esir bunu bildiği için, “ölümden öte yol yok” düşüncesiyle kendi dilinde padişaha sövüp saydı, içini iyice döktü.

Padişah esirin dilinden anlayan bir vezirine; “Bu adam neler söylüyor?” diye sordu.

Vezir temiz yaradılışlı, iyilik yanlısı birisiydi. Esirin sarf ettiği kötü sözleri değil de, “Ben bir hata ettim. Bir padişah olarak sana yakışan ise affetmektir. Allah da bağışlamayı ve bağışlayanları sever diyor” dedi.

Vezirin bu sözleri padişahı etkiledi, merhamete geldi ve esiri affetti.

Fakat esirin dilinden anlayan kötü yürekli bir başka vezir ortaya atılarak: “Padişahım! Bu esir söylenenlerin tam tersine size en ağır küfürleri savurdu, ağzına geleni söyledi” dedi.

Padişah soylu bir davranışta bulundu ve kötü yürekli vezire hitap ederek; “Diğer vezirimin söylemiş olduğu yalan, senin söylemiş olduğun doğrudan daha çok hoşuma gitti. Senin gammazlığına itibar etmiyorum” dedi ve af kararını geri almadı.

*****             

TEBESSÜM

Bilet

Temel, Trabzonspor maçını seyretmeye gider. Biletçiye “Maç bileti kaç lira?” diye sorar.

Biletçi, biletin 100 lira olduğunu söyler. Temel 50 lira uzatır. Biletçi, “100 lira dedik kardeşim” deyince Temel cevabı yapıştırır:

- Ben rakip takımı izlemeyeceğim. Sadece bizim Trabzonspor’u seyredeceğim.

*****

GÜNÜN SÖZÜ

Üç kişi ancak üç özel durumda belli olur: Bilge, öfke anında; yiğit, savaş meydanında; dost, ihtiyaç anında.

Lokman Hekim