Yahya Kemal’in deyimiyle “ Artık Demir almak zamanı gelmişti’… Ama hayattan değil… İstanbul’dan… Tam kırk beş gündür içimi bir kurt gibi kemiren sondayı on gün önce çıkarmıştı Asıf Hoca… İdrar sıkıntımın dışında başkaca bir şikâyetim kalmamıştı çok şükür… Artık İzmir’e dönme vakti gelmişti… Yedi aydır uzak kaldığım bilgisayarıma kavuşmalı, yaşadıklarımı yazıya dökmeliydim…

Yaşlılıkla birlikte yükseklik korkusu başladı bende… Dördüncü kattan bile aşağı bakarsam başım dönmekte… Ve sanırım bu nedenle son yıllarda uçakla yolculuk yapmaktan korkar oldum. Cam kenarına ve ortaya asla oturamam. İlla koridor olacak… Buna rağmen elim ayağım titrer… Bildiğim duaları defalarca okurum… Hayret bu kez öyle olmadı… Sanki hiç uçağa binmemiş gibiydim İzmir Hava limanına indiğimde…

Hane halkı, savaş kahramanı gibi karşıladı beni… Biraz hasret giderip sohbetten sonra bilgisayarın başına oturdum. Ancak mouse çalışmıyordu. Onarma duygularım depreşti. Fareyi ince bağırsaklarına kadar söktüm. Aman Allah o kadar pislik nasıl ve nerden girmişti içine. Büyük bir özenle temizlemeye çalıştım. Baktım olmuyor hemen tiner şişesini açıp birkaç damla damlattım farenin makara kısmına. İşte tamir konusunda ne kadar bilgili olduğum o zaman bir kez daha ortaya çıktı.

SELAM OLSUN…

Farenin iç organları erimeye başladı. Tek bir işlem bile yapamadan, bilgisayarı kapattığım sırada kızım annesine gaz veriyordu.

_Bak anne görüyor musun babam senden çok bilgisayarını özlemiş. Bizimle doğru dürüst konuşmadan makinesinin başına koştu. Ama Allah razı olmadı. Bak mecburen yanımıza geliyor. Artık bunun hesabını sorarsın değil mi?

Ertesi gün kızımın aldığı kablolu farenin soketini kasadaki yuvalardan birine taktım, baktım çalışıyor. Ama bu kez klavye su koyverdi. Yedi aydır kullanılmıyor, herhalde bana küstü, naz yapıyor dedim. Sonra anlaşıldı ki pilleri bitmiş kablosuz klavyenin…

Çok şükür pillerini takıp ayarlarını yaptım. Ve bu satırları yazmaya başladım…

Hikâyem biraz uzun sürdüyse affola… Daha çok yazılacak şeyler vardı ama sizleri sıkmamak için şimdilik erteledim onları…

***

Yakalandığım hastalıktan kurtulmam için bana destek olanlara…

Ameliyatımı gerçekleştiren doktoruma ve ekip arkadaşlarına…

Gerek Hastanede, gerek evde yatarken ziyaretime gelen ve bıkmadan usanmadan hemen her gün telefon edip moral veren can dostlarıma, arkadaşlarıma…

Her şeyime seve seve katlanan hizmette kusur etmeyen aileme teşekkürü bir borç biliyorum…

Ve bana böylesine güzel, arkadaş, dost ve aile bahşettiği Allah’ıma sayısız şükranlarımı sunuyorum…

Tabii ki siz değerli okuyuculara da ayrıca teşekkür ediyorum…

Ve yazımı Yunus Emre Hz.lerinden aldığım şu dizelerle bitirmek istiyorum…

***

“Hasta iken halimizi

Soranlara selam olsun

Bizim için hayır dua

Kılanlara selam olsun

Bizi bilmeyen ne bilsin

Bilenlere selam olsun”