Belediye başkanlarını bir elinde fırça, diğerinde palet olan ressam olarak düşlemişimdir çok kez… Yönetimindeki şehir, ilçe, köy ise tuval…

Paletindeki renk renk boyalar ezberindedir ressamın… Şekillendireceği bölgeye kısık gözlerle bakar… Güneş ışınlarını inceler… Kontraslar, gölgeler beynindeki yerini almıştır… Fırçasının sapını kullanarak tek gözünü kapatır nişan alır gibi… Ve ölçümlendirir tuvalini hayalinde…
Paletinde Prusya mavisinden, titanyum beyazına, macenta kırmızıdan menekşe moruna, kadminyum sarısından filizi yeşile kadar renk renk boya vardır Başkanın … Ama tuval bir tanedir ve hata kabul etmez…
O nedenle renk seçiminde son derece hassas davranmak zorundadır…
Belediye Başkanı şehrin, ilçenin, kasabanın, köyün, beldenin ressamıdır bence…
Ve fırça darbelerini nereye, ne zaman, nasıl ve hangi tarzda vuracağını önceden çok iyi hesaplamalıdır…
Hesaplamalıdır ki, ünü ülke sınırlarını aşan bir Eskişehir çıksın ortaya…
Yoksa, renkler isyan eder size, ucubeye döner tuvaliniz … İstanbul gibi… Ankara gibi…
Kolay değildir Şehir Ressamı olmak…
Hele bir meydanı bile olmayan bir yerleşim bölgesinde…
Meydanlar bölge halkının, yöneticilerin karakterlerini yansıtırlar…
Meydanlar insanları bir birlerine bağlayan açık alanlardır…
Kimi zaman ortak sevinçlerin… Bazen ortak acıların… Bir başka zaman da ortak öfkelerin paylaşıldığı sosyal alanlardır meydanlar…
Kentlere, ilçelere kimlik kazandırır meydanlar… Bir mühür gibidir aynı zamanda… Çevresindeki sosyal, kültürel, ticari ve ekonomik yapılarıyla…
Onun için yapılmıştır Agoralar antik çağlarda… Köy meydanları boşuna mıdır sizce?
Meydanı olmayan bölge halkı öksüz çocuk gibidir… Yalnızlığa terk edilmiş, kabuğuna çekilmiş…
…Ve meydanı olmayan bir ilçe var İzmir’in göbeğinde… Hem de en büyük ilçesi…
Karabağlar meydansız…
Karabağlarlı kara bahtına küsmek istemiyor artık… Bir meydanı olmalı ki dillere destan…
Tek ümit sizde Bay Başkan… Renklerden renk beğenin… Fırçalardan fırça…
Buyurun, palet elinizde tuval sizin…