Son yıllarda basın organlarında Sayıştay raporları sıklıkla gündeme geliyor.

Sayıştay rapor hazırlayıp kamuoyuna açıklayan basit bir denetim kuruluşu değildir.

Yargıtay ve Danıştay gibi yetkisini Anayasadan alan bir nevi üst mahkemedir. Anayasamızın 160. maddesine göre Sayıştay, kamu kurum ve kuruluşlarının, belediyelerin ve tüm kamu idarelerinin iş ve işleyişlerini, hesaplarını, gelir giderlerini Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetler ve kesin hükme bağlar.

Kamu kurum ve kuruluşlarının Sayıştay denetimi ve raporları doğrultusunda hareket etmesi, eksikliklerini gidermesi ve hatalarını düzeltmesi gerekiyor.

Anayasamızın açık hükmünden anlaşılacağı gibi son sözü Sayıştay söylüyor.

Uygulama nasıl oluyor derseniz…

Sayıştay raporlarının basit bir bilirkişi raporu kadar bile ciddiye ve dikkate alınmadığını hepimiz üzülerek görüyoruz.

Sayıştay raporunda, üniversitede adrese teslim öğretim elemanı ilanına çıkıldı deniliyor, üniversite umursamıyor, adrese teslim ilana devam ediyor.

Sayıştay, müezzinlikten müdürlüğe kadar hızlı yükselişin hukuka aykırı olduğunu raporla belgeliyor, dönüp bakan yok.

İhalelerin adrese teslim, müdür atamalarının usule aykırı yapıldığını, istisnai kadro bahane edilerek yüzlerce kişinin sınavsız memur atandığını raporluyor, hiçbir yetkili umursamıyor.

Eskiden kamu yöneticileri Sayıştay denetiminden çok çekinir, hesaplarda bir kuruş açık vermemek için azami gayret gösterirlerdi.

Şimdi usulsüz atamalar, trilyonluk ihaleler, milyarlık usulsüz harcamalar, gereksiz makam aracı alımları ve kiralamaları tek tek raporlanıyor; nasılsa bana kimse dokunamaz mantığıyla hiç kimse ciddiye bile almıyor.

En üst mahkeme olan Anayasa Mahkemesi kararlarına, mahkemeler uymuyor, karara uymayan hakimler ödüllendiriliyor.

İşlerine geldiğinde Danıştay’a “Ulemaya sordun mu?” diye çıkışılıyor.

Yeri geliyor, “Anayasa Mahkemesi kararlarını tanımıyorum” diye üst perdeden konuşuluyor.

Parti il başkanının hedef gösterdiği vali, akşamdan sabaha görevden alınıyor.

Böyle bir atmosferde herkes Sayıştay raporlarına değil, kendisini atayan etkili ve yetkili makama bakıyor, Sayıştay’ı da denetimi de umursamıyor.

Bugün yetki ve güç bende denilerek Anayasa Mahkemesi kararları tanınmıyor olabilir, Danıştay kararlarına uyulmayabilir, Sayıştay denetimleri yok sayılabilir…

Bu kötü örnekler yol olur, başka bir deyişle kuralsızlık kural olur.

Bu kafa, bu anlayış hukuk devletinin temeline dinamit koyar ve hepimiz altında kalırız.

*****

Torpil nasıl yapılır?

Yıl 1934…

Milli Eğitim Bakanlığı Ankara’nın Ulus semtinde… Bakan Abidin Özmen...

Makam kapısı çalınır; tok bir “Giriniz” sesi duyurulur.

İçeriye Atatürk’ün yaverlerinden biri girer, yanında da iki genç vardır.

Gelenlere yer gösterir özel kalem yetkilisi…

Yaver, Bakan Abidin Özmen’e elindeki zarfı uzatır; Atatürk’ten gelmektedir, zarfın üzerinde “Bay Abidin Özmen, Milli Eğitim Bakanı” yazmaktadır…

Bakan Abidin Özmen zarfı özenle açar ve mektubu dikkatle okur. Mektupta şunlar yazılıdır:

“Yaver Bey ile, size iki fakir ve kimsesiz çocuk gönderiyorum. Bu çocukları, uygun göreceğiniz bir liseye parasız yatılı olarak kaydını yaptırın.”

Devletin Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk’ten gelen bir emirdir bu satırlar.

Yerine getirilecektir...

Bakan Özmen, Orta Öğretim Genel Müdürünü çağırtır ve şu direktifi verir:

“Yaver Beyin yanındaki bu iki çocuğun evrakını alınız ve bu çocukların Haydarpaşa Lisesine paralı yatılı olarak kaydını yaptırıp, her ikisi için de üçer yıllık paralı yatılı makbuzlarının veli ve ödeyen hanesine Atatürk’ün ismini yazdırarak bana getiriniz.”

Genel müdür verilen emri yerine getirir.

Milli Eğitim Bakanı Abidin Özmen de kısa bir mektup yazar, Atatürk’ün yaverine verir ve yollar.

Bakanın yazdığı mektupta şu ifadeler yer alır:

“Muhterem Mustafa Kemal Atatürk; Yaver Bey ile göndermiş olduğunuz iki çocuk hakkında emirlerinizi aldım. Ancak, arkasında Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve Cumhurbaşkanı Atatürk gibi biri bulunduğu için; bu çocukları fakir ve kimsesiz olarak kabul etmeme, hem yasalarımız, hem de mantığımız izin vermedi. Bu nedenle her iki çocuğun da emirleriniz gereği Haydarpaşa Lisesine paralı yatılı olarak kayıtlarını yaptırdım. Çocukların üçer yıllık okul taksitlerine ait makbuzları ekte takdim ediyorum.”

Mektup Mustafa Kemal Atatürk’e ulaşır. Başbakan İsmet İnönü’ye telefon ederek; “Bak senin Milli Eğitim Bakanın bana ne yaptı!” diyerek olayı anlatır.

İnönü, Bakan adına özür diler ve düzeltilmesi için gereğini yapacağını söyler.

Atatürk; “Yok! Özür dileme. Çok memnun oldum. Keşke her devlet adamı bu medeni cesarete sahip olabilse ve doğruyu gösterebilse…” der.

*****             

TEBESSÜM

Ödeme

Adam bankanın veznesinden ayrılıp paralarını saydıktan sonra geri döner:

- Pardon, yanlış para vermişsiniz.

- Burada, önümde saysaydınız hatamı kabul ederdim. Veznenin önünden ayrıldıktan sonra yapılan itirazlar maalesef geçersizdir. Bankamızın politikası bu.

- Tamam o zaman. 800 lira fazla ödeme yapmışsınız ama ne yapalım!

*****

GÜNÜN SÖZÜ

Bozuk olunca maya; ne ar tanır ne de haya.

Mevlana