Savur (1)

Abone Ol

Sarı taşın kutsal şiiri: SAVUR

Mardin’in şirin ve kendi halinde, güvenli bir yaşam alanı olan Savur ilçesinde ve köylerinde; Taşın ve Tanrı’nın sonsuz şiiri ve Stavur (Savur) adlı, kral kızının aşk şarkısı hala söylenmekte. Savur’da aşk başkadır…

Mardin Kalesi ya da Kasımoğlu Müzesi’nin kanlı duvarından şırıldayan pınarından akan su yolunun yaşam serüveni; ardından bir akşam üstü şiirin dile gelişine tanıklık ederseniz eğer,   sonsuz bir okyanusu andıran Mezopotamya ovasındaki ışık huzmelerin dansı, sizi uzaklara, bitmeyen umut ve ütopyalara taşıyacaktır. Hayal ve düşlerinizin ardına düşmenin tam zamanı…

2010 yılında, TRT Belgesel Kanal adına, 13 bölüm olarak 66 ilde çektiğim “Anadolu Su Medeniyeti” adlı belgesel çalışmalarım için, ikinci kez gittiğim Mardin ve Savur’da; Mezopotamya Su Medeniyetinin bilinmeyen yönlerini ortaya çıkarmıştım. Daha sonra ise; Mardin Artuklu Üniversitesi, DSİ, UUNESCO-IHP Mezopotamya Su Forumu etkinlikleri kapsamındaki sunumum ve belgesel gösterim, oldukça ilgi çekmişti. Sizinle paylaştığım bu gezi notları, bu sırdaş yolcuğun bir kısmını kapsamaktadır.

Yukarı Mezopotamya’nın arka bahçesi Savur; Mardin’e bağlı şirin bir ilçe. Savur: Evliyalar, seyitler ve binlerce yıllık kültür zenginliklerinin yan yana yaşadığı; sarı taşların nefesinde-şiir sıcaklığında aşkın meşk edildiği, dağların dağlara selam durduğu, volkanik tüf kayaların oyuklarına yuva yapıp, binlerce yıldır  sorunsuz-kavgasız gül gibi geçinen Seydi, Hanefi, Şafi, Arap, Süryani, Türk, Kürt ve Yezidilerin, akkavak gölgesinde ve Savur Tepesi’nin eteklerinde soluklandığı bir cennet mekan.. Savur kırsalınsa, dolunay gölgesinde cep telefonlu askerler ve keçi çobanlarının mesaj trafiği…                               

                            

Yeşilin her tonunun güz sarısı ile kucaklaşıp, gün batımında güneşin kızıl dokusunun ipek bir atlas gibi Yukarı Mezopotamya’yı örttüğü anı gözlemlemek, inanılmaz bir esin kaynağı ve Nemrut Dağı’ndan sonra, bölgede turuncu bir top gibi elinizden yitip giden güneşin kızıl guruplarda sizinle dans edişinin ayrıcalığını yaşayacaksınız. İşte tam da o zaman; nice sevda öykülerine tanıklık eden Savur evlerinin sırdaş sarı taşının ve Tanrının sonsuz ve zamansız şiiri başlar…

Savur Kalesi’nden Dere içi vadisine bir kuşbakışı fırlatırken, gece karanlığı delinir.  Köprübaşı Zilkaya ve Havuzbaşı mevkiinde ud, cümbüş ve darbukaya eşlik eden Savurlu gençlerin asker uğurlama öncesi eğlenceleri sabaha dek sürer. Güneş akkavak boyu yükselince, Savur’da yaşam başlar. Hemen her gün farklıdır yaşam Savur’da. Başka bir zamanda yaşanır sanki. Evcil ya da yabanıl kuşlar gibi sarı taşların üzerinde pinekleyen yaşlılar, nargile fokurtuları arasında bir ah çekip, eski Savur öykülerini ballandıra ballandıra anlatırlar. Özellikle bin yıldır Güneş’e tapan Dere içi köyü Süryanilerinin anlattığı, Kral Şahpur’un oğlu Maraday efsanesi, bu adla bilinen manastırın ziyaretini yoğunlaştırmış.  

Devamı yarın…