Ameliyathane’den naklen yayın

Yaş ilerledikçe insan daha bir duygusal oluyor… Hayata bakışı değişiyor… Madde değil mana birikimleri daha bir değer kazanıyor gönlünde…

Salt sevgiliye değil, yaratılan her şeye sevgi ile bakmayı öğreniyor gönül penceresinden… Ama kindarlara değil…

İnsanların para, mal, mülk, şan şöhret peşinde koşmaları anlamını yitiriyor… Hırsın sonunun olmadığını çok iyi görüyor çünkü…

Hele sık sık SMS’lerle gelen yakınların, arkadaşların, ölüm bildirileri, öte dünyanın saniyelerden daha yakın olduğunu haykırıyor…

…Ve Cahit Sıtkı Tarancı’nın ölümsüz şiiri ‘Otuz Beş Yaş’ tan bazı dizeler dökülüyor dudaklardan…

“Hayata beraber başladığımız

Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir

Gittikçe artıyor yalnızlığımız

Genç yaşında görmüş Cahit Sıtkı, hırsların, ihtirasların, yalanların, Karun kadar zengin, Süleyman kadar güçlü olmanın ne kadar boş olduğunu…

İnsanların iktidar için, zenginlik için birbirlerini arkadan vurmalarını…

Bu uğurda cinayetlerin işlenmesini, haksızlığın ve adaletsizliğin, soygun ve talanın getirdiği ‘Saltanatın’ hiçbir işe yaramadığını…

Ruhunda hissetmiş yaşamış ve yazmış…

“Bir namazlık saltanatın olacak

Taht misali o musalla taşında”

Gerisi boş arkadaş… Artık bırak aile boyu çalıp çırpmayı, yalanı dolanı, intikamı, servet denizinde yüzmeyi, insan kardeşlerini kandırmayı…

Kıyamete kadar gönüllerde yaşamak ve öte alemde huzuru bulmak istiyorsan eğer…

Kanuni Sultan Süleyman devrinin ünlü şairi Baki’ye kulak ver

“Bâki kalan bu kubbede bir hoş sadâ imiş…