Taşın ve Tanrı’nın sonsuz şiiri: Savur
Savur’da sarı taşlar ney üfler, akkavak şiir söyler…
Taşın ve Tanrı’nın sonsuz şiiri ve Stavur (Savur) adlı kral kızının aşk şarkısı hala söylenmekte.
Artuklu Medeniyetinin zengin mirası; Yukarı Mezopotamya’nın arka bahçesi Savur; Mardin’e bağlı şirin bir ilçedir.
Savur: Evliyalar, seyitler ve binlerce yıllık kültür zenginliklerinin yan yana yaşadığı; sarı taşların nefesinde-şiir sıcaklığında aşkın meşk edildiği, dağların dağlara selam durduğu, volkanik tüf kayaların oyuklarına yuva yapıp, binlerce yıldır sorunsuz-kavgasız gül gibi geçinen Arap, Süryani, Türk, Kürt ve Ezidilerin akkavak gölgesinde ve Savur Tepesi’nin eteklerinde soluklandığı bir cennet mekan…
Savur kırsalınsa, dolunay gölgesinde cep telefonlu askerler ve keçi çobanlarının mesaj trafiği… Yeşilin her tonunun güz sarısı ile kucaklaşıp, gün batımında güneşin kızıl dokusunun ipek bir atlas gibi Yukarı Mezopotamya’yı örttüğü anı gözlemlemek inanılmaz bir esin kaynağı ve Nemrut Dağı’ndan sonra, bölgede turuncu bir top gibi elinizden yitip giden güneşin kızıl guruplarda sizinle dans edişinin ayrıcalığını yaşayacaksınız.
Savur Kalesi’nden Dereiçi vadisine bir kuşbakışı fırlatırken gece karanlığı delinir. Köprübaşı Zilkaya ve Havuzbaşı mevkiinde ud, cümbüş ve darbukaya eşlik eden Savurlu gençlerin askerlik öncesi eğlenceleri sabaha dek sürer. Güneş akkavak boyu yükselince, Savur’da yaşam başlar. Hemen her gün farklıdır yaşam Savur’da. Başka bir zamanda yaşanır sanki. Evcil ya da yabanıl kuşlar gibi sarı taşların üzerinde pinekleyen yaşlılar, nargile fokurtuları arasında bir ah çekip, eski Savur öykülerini ballandıra ballandıra anlatırlar. Özellikle Dereiçi Köyü, Süryanilerinin anlattığı, Kral Şahpur’un oğlu Maraday efsanesi, bu adla bilinen manastırın ziyaretini yoğunlaştırmış.
İlçede farklı din, meshep ve dillerin konuşulduğu zengin bir doku oluşturduğu için, inanç turizmi açısından canlılık gösteriyor. Akkavak başta olmak üzere, ceviz, sebzecilik, buğday, arpa ve dokumacılık üretimi ve ticareti, ilçenin önde gelen gelir kaynağı. Eskiden Mardin-Midyat-Cizre ipek-kervan yolları üzerinde bulunması nedeniyle ticaretin yoğun olduğu Savur’da, günümüzde bu etkinlik görülmemektedir. Ticaret ilçenin tek caddesi üzerinde yer alan dükkanlarda sürdürülmektedir. Ticaret ve turizm potansiyeli olan ilçede otel bulunmamakta. Konuksever Savurlular, geniş ve çok odalı evlerinde sizi sokakta koymazlar. Hele hiç aç kalmazsınız. Cadde üzerindeki çayhanelerde buğulu sıcak bir çay içer ve bahçe arası yollardan giderken, ısrarla size sunulan meyve ve sebzelerin tadına bakarsınız. Ya da, bir ağaç gölgesinde ailece et yiyen bir yoldan geçiyorsanız, o bereketli sofraya oturmak zorundasınız.
İçkili alemcilerin keyfi ise bir başkadır. Savur’da. bölgenin tanınmış sanatçısı Şeyhmus Daş’ın kendi güfte ve besteleri dillerden düşmez: “Köylüsü uğramaz oldu / Alış veriş zaten durdu / Kahveleri işsiz doldu / Fakir şimdi Yeşil Savur..” Havuz başı aşığı Nemci Ayaz alır cümbüşü eline, Savur’da yaşanmış bir aşk için yanık yanık uzun hava ünler : “Kalkın çıkın bakın pamuk yeşerdi / O bütün kızların en güzeliydi / Aman aman söylemeyin / Suat öldü demeyin.”
Tarihi ve doğal dokusu kadar folklorik zenginliği ve mutfak kültürü de bereketlidir Savur’un. Savur’da tüm konukseverliğini sergileyen ve bize her sofrada farklı ve birbirinden leziz yemekler sunan, ilçenin en köklü eşrafından ve Peygamber Hz. Muhammed soyundan (seyit) Hacıbeyoğlu Ailesi, geleneksel Savur yemeklerini şöyle sıraladı: Kaburga dolması, makrube (patlıcanlı pilav), ikrebet (haşlanmış içli köfte), kabak dizme, meftune, kibe, mumbar dolması, şehriyeli bulgur pilavı, cevizli kebap, şarap ya da ayran…
Devamı yarın…