Pozitif vaka sayılarında yerel bulaşın yükselişine dikkat çeken Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalından Prof. Dr. H. Kaya Süer, bu yükselişi kişilerin davranışları ile ilişkilendirdi. Prof. Dr. H. Kaya Süer, toplum tarafından önemi bilinmesine rağmen maske, mesafe, hijyen kurallarının uygulanmadığını, bu kurallara uygun hareket etmenin ise toplum sağlığı açısından önem arz ettiğini hatırlattı.

Aşılı kişilerde hastalık hafif semptomlarla seyrediyor

Virüs ve varyantların seyrine ilişkin açıklama yapan Prof. Dr. H. Kaya Süer; “Ocak-Şubat aylarında yüzde 70 oranında daha bulaşıcı özelliğe sahip Covid-19 İngiliz varyantının adamıza girişiyle vaka sayılarında artış yaşanmıştı. Temmuz ayında ise Delta varyantının adada olduğu tespit edildi. Aşılamaya bağlı olarak hastalık semptomlarının hafif seyrettiğini söyleyebiliriz. PCR test sonuçları pozitif saptanan aşılı hastalarda üst solunum yolu enfeksiyonları, hafif kas eklem ağrıları, hafif öksürük gibi basit semptomlar gözlemliyoruz. İleri yaştaki ve kronik hastalıkları bulunan kişilerde ise daha ağır seyredebiliyor” dedi.

“Kötü senaryo, kolay bulaşan insan hayatını tehdit eden bir varyantla karşı karşıya kalmak”

Binlercesi arasında bilim insanları tarafından takip edilen dikkat çekici varyantlar olduğunu söyleyen Prof. Dr. H. Kaya Süer, kolay bulaşan, fakat hasta edebilme kabiliyeti çok yüksek ve insan hayatını tehdit edici boyutta bir varyantla karşılaşmanın da olası bir senaryo olduğuna dikkat çekti. Virüsten korunmanın önemini ise şu sözlerle vurguladı; “Aşılamada en az yüzde 70 oranına ulaşılana kadar standart koruyucu önlemlere uymak çok önemli. Bugün hala aşılamada gidecek yolumuz var. İsrail dünya üzerinde nüfusunun çoğunluğunu aşılayan ülkelerden biri. Buna rağmen yeni varyantlarla başa çıkmakta zorlanıyorlar. Bu yüzden hem aşı hem de korunma büyük önem taşıyor.”

Testi pozitif çıkmış kişilerin yaklaşık yüzde 80’i aşısız

Dünyada aşı karşıtı gruplar bulunduğuna da dikkat çeken Prof. Dr. Kaya Süer, “Literatüre bakıldığında kızamık, kızamıkçık, su çiçeği, çocuk felci gibi çocukluk döneminde yapılan aşılara karşı defans gösteren gruplar olduğu görülüyor. Korunması mümkün bir hastalık, aşı karşıtlığı nedeniyle yaşamı baş edilmesi zor hale getirebiliyor. Bir çocuk buna karar veremeyebilir. Ancak bunun sorumlusu aşıyı yaptırmayan ebeveynlerdir.” değerlendirmesini yaptı.

Veriler aşı yaptıranlarla yaptırmayanların hastalığa yakalanma oranları arasında büyük fark olduğunu gösteriyor. Testi pozitif çıkmış kişiler arasında aşısızların oranı yüzde 80 civarında seyrederken, aşılı kesimin yüzde 20 civarında olduğu gözlemleniyor. Prof. Dr. H. Kaya Süer aşıya karşı defansif düşünceye sahip kişilerin durumu yeniden gözden geçirmesi gerektiğine dikkat çektiği açıklamalarına şöyle devam etti; “Ne yazık ki, belli gruplar hala aşılanmama eğiliminde. Aşının bireysel ve toplumsal önemini önemle vurgulamak istiyorum. Araştırma sonuçlarının, vakaların en az yüzde 80’inin aşısız kişilerden oluştuğunu gösterdiğinin unutulmaması gerekiyor.”

“Aşılı olsalar bile kişilerin koruyucu tedbirleri uygulamaya devam etmesi gerekiyor”

Aşıların varyantlara karşı koruyuculuğuna ilişkin konuşan Prof. Dr. H. Kaya Süer, “Alman Pfizer-Biontech aşısının daha koruyucu olduğu ile ilgili yayınlar bulunuyor. Diğer aşı türlerinin bu varyantlara karşı hastalığı kontrol edebilme oranları Biontech oranlarına göre daha düşük olmakla beraber var olduğunu biliyoruz. Öte yandan hiçbir aşı tüm varyantlara karşı koruyucu değildir. Bu nedenle bilinen standart korunma yöntemlerine uyulması, aşılı olsalar bile kişilerin koruyucu tedbirleri uygulamaya devam etmesi gerekiyor.” dedi.

KKTC’de şu anda İngiliz varyantı hakim

KKTC’de Ocak ve Şubat aylarında saptanan İngiliz varyantından sonra Delta varyantının varlığına ilişkin açıklamalar gelmişti. Bugün hala adada İngiliz varyantının hakimiyet sürdüğünü ifade eden Prof. Dr. H. Kaya Süer; “Yeni varyantlarla karşılaşmamız muhtemeldir. Bizler yeni varyantları izleyip değerlendirmeye devam ediyoruz. Beklentimiz, çok kolay bulaşan ama çok hafif seyreden, yaşamı tehdit etmeyen, nüfusun büyük oranının hastalıkla tanışmasını sağlayacak ve kendi kendini kontrol altına alabilecek bir varyantın ortaya çıkması yönünde. Geçmişte viral enfeksiyonlarda bunun örneklerine rastlanmıştır” ifadelerinde bulundu.

“Nüfusun aşılanma oranı ne kadar artarsa, hastalığı kontrol altına alma şansı da aynı ölçüde artacaktır”

Aşıların yan etkilerine de değinen Prof. Dr. H. Kaya Süer; “Aşılara bağlı yan etkilerin oldukça minimal olduğunu gözlemliyoruz. Dolayısıyla herkesin aşılanmak üzere aşı merkezlerine gitmesini öneriyorum. Nüfusun aşılanma oranı ne kadar artarsa bu hastalığı kontrol etme şansımız da o ölçüde artacaktır” şeklinde konuştu.