Dermatoloji Bölümünden Dr. Öğr. Üyesi Gürkan Yardımcı, “Her bir saç teli yaklaşık 4 ila 6 yıl canlı kalıyor. Bu sürenin sonunda dökülen saçlar 3 ila 4 ay süren bir dinlenme sürecine girer ve sonra tekrar uzamaya başlar. Bu nedenle her saç dökülmesi durumunda bir hastalıktan bahsedemeyiz. Günde 100’den daha az saç telinin dökülmesini normal olarak değerlendiririz. Ancak günde 100’den fazla saç telinin 4 ila 6 haftadan daha uzun süre dökülmesi durumunda saç dökülmesi hastalık olarak kabul edilir” dedi. Saç dökülmesinin çok sayıda farklı çeşidi ve sebebi olduğunu belirten Dr. Yardımcı, “Saç dökülmeleri genel anlamda kalıcı ve kalıcı olmayan şeklinde iki grupta sınıflandırılabilir. Genellikle stres kökenli, mevsimsel gerçekleşen, kilo verme sonrası, doğum sonrası, vitamin eksikliklerine bağlı gelişen ve yüksek ateşle seyreden hastalıklardan sonra görülen saç dökülmelerini kalıcı olmayan durumlara örnek verebiliriz. Ancak saçlı derinin mantar enfeksiyonları gibi bazı mikrobiyal hastalıklarda, yanık veya ameliyat izi gibi travmatik saç kayıplarında ve sebebi henüz net olarak bilinmemekle birlikte kıl köklerinin kalıcı olarak hasarlandığı bazı saçlı deri hastalıklarında kalıcı saç kaybı meydana gelebilir” ifadelerini kullandı.

Bu faktörler saç dökülmesi nedeni

Dr. Yardımcı, en sık karşılaşılan sebeplerden birinin genetik dökülme olarak da bilinen androgenetik alopesi olduğunu ifade ederek şu bilgileri verdi:

“Erkeklik hormonu olarak bilinen testosteronun dihidrotestosteron adı verilen başka bir hormona dönüşmesi sonucu saç köklerinin bir bölümünde minyatürleşme başlar. Olması gerekenden daha ince bir hale gelen kıl kökü yıllar içerisinde bir daha saç üretemeyecek hale gelir. Bu hastalıkta kişide anormal sayıda saç dökülmesi genellikle yoktur ancak aylar-yıllar içerisinde saçlarda sırasıyla incelme, seyrelme ve kellik gözlenir. Saçların genellikle ön ve tepe bölgeleri zaman içerisinde dökülür ve kalıcı saç kaybı meydana gelir. Demir, çinko, biyotin, folik asit, B12 ve D vitamini eksiklikleri, anemi, tiroid bezi hastalıkları, stres, özellikle yüksek ateş ile seyreden geçirilmiş enfeksiyonlar, bazı ilaçların kullanımı, doğum, kontrolsüz yapılan diyetler sonrasında hızlı kilo kayıpları ve yakın zamanda geçirilmiş ameliyatlar saç dökülmesinin en sık sebepleri arasındadır. Bununla birlikte çok sıcak kurutma, düzleştirici kullanımı gibi yanlış yöntemler, saçlı derideki alerjik durumlar ile egzamaları çoğu zaman kalıcı saç kaybıyla sonuçlanmayan ancak aşırı derecede dökülmeye sebep olabilecek nedenlerdendir.”

Bilinçsiz yapılan kürler alerjiye yol açabilir”

Saç dökülmesini önlediği iddia edilen kürler ve takviye ilaçlara da değinen Dr. Yardımcı, şu değerlendirmeyi yaptı:

“Hastaların evde kendi kendilerine uyguladığı karışımlar ve kürler kısmen faydalı olsa da çoğunlukla saç dökülmelerinin azalmadığı, aksine arttığı yönündeki şikayetlerle karşılaşıyoruz. Doğal diye yapılan saç maskelerinin başta saçlı deri olmak üzere, kulaklarda, göz kapaklarında, yüzde ve boyunda alerjik durumlara sebep olabileceği unutulmamalıdır. Şiddetli olabilecek alerjik durumlar kıl kökünde kalıcı hasar bırakabilir ve kalıcı saç kaybı ile sonuçlanabilir. Yüz bölgesinde ve göz kapaklarında ise kalıcı lekelere neden olabilir. Takviye ilaçların da doktor kontrolünde kullanılması halinde faydalı olacağını düşünüyorum. Özellikle vitamin eksiklikleri ve kansızlık gibi durumlarda kan tetkiklerinin sonucuna göre takviye ilaç kullanılması faydalı olacaktır. Yapılan birçok çalışmada kan düzeyinde düşüklük olmadan vitaminlerin kullanılmasının herhangi bir yararının olmadığı gösterilmiştir. Bu gibi durumlarda hasta tetkik yapılmaksızın takviye ilaç kullanırsa istenmeyen yan etkiler ile karşılaşabilir.”

Erken tanıyla tedavi mümkün”

Dr. Yardımcı, “Yaklaşık bir aydan uzun süren ve günde 100 adetten daha fazla saç telinin döküldüğü her durumda mutlaka bir dermatoloji uzmanına başvurulmalıdır. Yapılacak her tedavi kişiden kişiye değişkenlik gösterebilir. Hastanın yaşı ve cinsiyeti, dökülmenin süresi, eşlik eden hastalıkların varlığı, aile öyküsü gibi bazı önemli etkenler mutlaka değerlendirilmelidir. Kalıcı saç kaybı ile sonuçlanmayan durumlarda tedavi ne kadar erken ve doğru bir şekilde uygulanırsa saç dökülmesi de hızlı bir şekilde iyileşecektir. Çoğu kişide uzun süren saç dökülmesi psikolojik olarak olumsuz sonuçlar doğurmaktadır. Bu da kişide stres faktörünü arttırarak yeni saçların dökülmesine sebep verebilir ve süreç kısır bir döngüye girebilir. Kalıcı saç kaybı ile sonuçlanabilecek her durumda ise tedaviye başlama zamanı çok önemlidir. Uygun tedavi ile kıl kökleri henüz canlıyken iyileşme sağlanırsa dökülen saçlar tekrar yerine gelir. Ancak kıl kökü hasarı oluşursa yeni saç oluşumu mümkün değildir” şeklinde konuştu.  

PRP, mezoterapi, kök hücre tedavileri var”

Saçlı deri üzerine uygulanan bazı sprey, losyon, köpük ve şampuan formundaki ilaçların sıklıkla tercih edilen tedavi yöntemlerinin başında geldiğini belirten Dr. Yardımcı, “Ancak bu tedaviler vitamin eksiklikleri, anemi ve eşlik eden hormonal hastalıklar varlığında tek başına yeterli olmaz. Mutlaka uygun tetkikler yapılarak varsa eşlik eden sorun saptanmalı ve uygun şekilde tedavi edilmelidir. Bu amaçla kullanılan sistemik ilaçlar iyileşme sürecini hızlandırır. Son yıllarda oldukça popüler hale gelen PRP ve mezoterapi uygulamaları ile saç dökülmesi daha etkin ve hızlı bir şekilde tedavi edilebilir. PRP yönteminde hastadan alınan bir miktar kandan elde edilen ve trombosit adı verilen hücrelerden zengin olan plazma kısmı tekrar saçlı deriye enjekte edilir. Sık tercih edilmesinin nedeni herhangi bir ilaç içermediği için oldukça güvenli bir yöntem olması ve alerji riski bulunmamasıdır. Mezoterapi ise bazı ilaç, vitamin ve minerallerden oluşan ürünlerin saçlı deriye enjekte edilmesiyle yapılır. Saç köklerine ihtiyacı olduğu maddeler direkt enjekte edildiği için etkisi daha hızlı görülür. Bu tedavilere benzeyen bir diğer yöntem ise kök hücre tedavisidir. Bu yöntemle de kişinin kendi derisinden elde edilen kök hücreler özel bir şekilde elde edildikten sonra saçların yoğun döküldüğü ve inceldiği bölgelere enjekte edilir. Yine son yıllarda yapılan bazı çalışmalarda saçlı deriye uygulanan lazer tedavilerinin de başarılı sonuçları olduğu gösterildi. Tüm bu tedavilere cevap alınamayan durumlarda ya da kalıcı saç kaybının geliştiği hastalıklarda cerrahi yöntemler yani saç ekimi tedavisi yapılabilir. Özellikle androgenetik alopesili hastalarda oldukça tatmin edici sonuçları bulunur ve ileri evre hastalarda tercih edilmelidir” diye konuştu.

Bu önerilere dikkat edin

Dr. Yardımcı, saç dökülmesini önlemek için dikkat edilmesi gereken hususları şöyle sıraladı: “Saç dökülmesini önlemek için öncelikle doğru saç ve saçlı deri bakımı çok önemlidir. Saçlar yapısına uygun olarak günlük ya da gün aşırı olacak şekilde ılık su ile nazikçe yıkanmalı. Çok soğuk ya da çok sıcak su ile banyo yapmak saçın yapısını bozarak daha kolay dökülmelerine neden olabilir. Banyo sonunda uzun saçların uçlara saç kremi uygulaması daha rahat taranmasını sağlayarak kırılmaları azaltır. Şekil vermek için saç şekillendiricileri kullanan kişilerin yatmadan önce mutlaka saçlarını yıkamaları gerekiyor. Banyo sonrası saç ve saçlı deriyi kurutma işlemi çok sıcak yapılmamalıdır. Uzman olmayan kişiler tarafından önerilen saç bakım ürünlerinin kullanımını kesinlikle tavsiye etmiyorum. Gelişebilecek bazı olumsuz yan etkiler ve alerjik durumlar saçların dökülmesini arttırabilir. Sağlıklı saçlar için kişinin yaşam tarzı da oldukça önemlidir. Stresin azaltılması, sigara ve alkol gibi alışkanlıkların bırakılması, düzenli uyku ve beslenmeye önem verilmesi, günde ortalama 2-3 litre arasında su içilmesi genel sağlığı iyileştirmenin yanında saç sağlığını da olumlu etkiler. Saç dökülme riski yüksek hastalarda (ör: genetik kaynaklı dökülmeler) dökülme olmadan da uygun tedavilerle mevcut saçların daha da güçlenmesi hedeflenebilir. Özellikle 40’lı yaşlardan sonra ve menopoz sonrası kadınlarda oral kolajen takviyeleri saçların daha güçlü ve sağlıklı olmasına katkıda bulunabilir.”