Sevgili yolcu,

Tam olarak ne kadar sabırlısın? Hiç düşündün mü?

Sabır kıymetli bir erdemdir. Biliriz bunu, biliriz de ne derece hayatımızda yeri var bunu bir konuşalım seninle. Sabır kelimesinin karşıt anlamı acele etmek veya aceleci olmak diyebiliriz. Sanırız ki, zaman hiç yetmiyor, acelecilikle, sabırsızlıkla zaman kazanacağız! Oysa ki acele etmek bize zaman kazandırmanın aksine zaman kaybettiriyor. Bir de üzerine stres, gerginlik hatta belki de etrafımız ile münakaşaya kadar ilerliyor.

Günlük hayatımızda örnekleri fazlasıyla mevcut. Bilhassa metropolde, büyük şehirlerde yürümüyoruz koşuyoruz. Herkes bir yerlere yetişme telaşında... Bu telaş, zamanla alışkanlığa dönüşüyor. Burada devreye ne giriyor sence? Tabi ki ‘’zaman yönetimi’’. Sabrına, planlı yaşamına, kendine olan öz değerine hayran kaldığımız insanlar yok değil. Onları farklı kılan zamanlarını iyi planlıyor olmaları. Vakti vaktine yaşamaları… Bunu başarabilen insanların varlığını bildiğimize göre; bizim de, bunu başarmamız imkânsız değil demek olmuyor mu?

 Aceleciliğin en basit örneklerinden bahsedelim. Uçak piste indiği an baş üstü dolaplardan eşyalarını almaya çalışanlar, uçak kapısı açılmadan ayaklanıp koridoru dolduranlar; bu da yetmezmiş gibi uçak kapısı geç açılıyor deyip; hatta koltuğunda sabırlı bir şekilde oturarak kapının açılmasını bekleyenlere yer vermelerini dahi rica etmeden serzenişte bulunanlar. Şehir içi otobüslerde ineceği durağa gelmeden iki üç durak önce iniş kapısına ilerleyip; sıradaki durakta ineceklerin inmelerine engel olanlar hatta, gayri ihtiyari inme sırası gelen kişilerin, acele eden kişilere çarpınca, yüksek sesle bağırıp münakaşaya girenler. Metro, metrobüse binerken sıraya girmeyip; önünde yaşlı, hamile, engelli, çocuk var yok demeden insanları ittirerek toplu taşımaya binenler.

Gittiği restoranda, siparişi beş dakika içinde pişip, önüne serilmediği için, restoran görevlilerine bağırıp çağıranlar ve bunu hak olarak kendine görenler veya gittiği restoranda, yemeğini yemiş, masadan kalkmak için hazırlanıyor olan kişilerin; henüz masadan kalkmalarını dahi beklemeden, gidip masanın başında insanların tepesinde bekleyip bir de üzerine bekletildiklerini düşündükleri için, masadan kalkmaya çalışan insanlara laf sayarak, elindeki eşyayı insanların kafasına atarcasına masaya patır kütür koyanlar. Burada bir ayrıntıya değinmek istiyorum özellikle. Mesela bu son örnekte, masadan kalkmaya çalışan insanın sağlık sıkıntısı olabilir, engelli olabilir, bebeği veya küçük çocuğu ile geldiği için ancak toparlanıyor olabilir. Bu nasıl bir sabırsızlıktır, nasıl bir aceleciliktir. Bu nasıl bir haktır? Buna rağmen bu haksız münakaşaya maruz kalan kişi sakinliğini koruyabiliyor, gereksiz münakaşaya girip sevdikleri ile geçirdiği güzel vaktini zehir etmiyorsa; işte bu kişi sabrının ekmeğini yiyecek kişidir. Gerisini aceleciliği ile kendini ve birlikte geldiği kişileri strese sokan, ağız tadıyla yiyeceği yemeğe gerginlikle oturan kişi düşünsün değil mi? Gerek var mıydı ya da gerek var mı?

Şu an gözümde, karıncaların nizami yaşamları canlandı. Sakin, sabırlı, nizami sıraları… Harikulade değil mi? Bir de tam tersini düşünelim. Karıncaları sıralı değil de gelişigüzel ekmek kırıntılarını yuvalarına taşımak için karmakarışık olduklarını varsayalım. Zaman mı kazanırlardı yoksa kaos mu yaşarlardı?

Burada istikrarlı olmak da önemli. Ulaşılacak hedef her ne ise o hedefe istikrarlı bir şekilde ulaşmaya çalışmak kişiye zaman yönetimi kazandıracaktır. İçsel huzur, motivasyon sağlayacaktır. Maraton koşucularını burada örnek vermek istiyorum. Maraton uzun bir yolculuktur. En başında nefesi doğru kullanmayıp, acele edip hızını kontrol etmediğinde tıkanacaktır. Maraton koşucuları çok hızlı koştukları için değil; başlangıç noktasından, varılacak hedefe kadar, ‘’kendilerine uygun’’, doğru ritmi planlayabildikleri için kazanırlar.

Herkes kendi işinin hızlı olmasını istiyor. Kimsenin bekleyecek zamanı, sabrı yok. Madem öyle, hızlı olanların zamanlarının daha çok olması gerekmez mi? Bir iş acele ile yapılınca hata yapma olasılığı da artıyor. Aksilik, aksaklıklar yaşanabiliyor.

Sabır, hedefe ulaşmanın anahtarıdır. Hedefe giden yolda sabır, huzurlu olmayı sağlar. Sakinliği, çabayı ve cesareti kaybetmeme durumudur sabır. Kendine, başkalarına tahammül edip, sabırlı olabilmek olgunluk göstergesidir.

Tahammül sınırının zorlandığı anda, derin bir nefes alıp, içinden ona kadar saymanı; gözlerini kapatıp mutlu bir şey, mutlu olduğun bir anını düşünmeni ve zaman yönetimin için planlı, istikrarlı olmanı öneriyorum.

Beni dinlediğin için teşekkür ediyorum. Faydalanmasını istediğin kişilerle yazımı paylaşarak; sen de insanların hayatına dokunabilirsin. Günlük hayatının akışında, tahammül sınırının zorlandığı anlarda, sabırlı kalabilmenin kazanımlarını veya önerilerini yorumlar kısmında paylaşabilirsin.                                                                                                  

Sağlıcakla, huzurla, anda kal.

Sevgilerimle

#demetlemotivasyon