Kamuoyunda hukuk reformu tartışılıyor, konuşuluyor, hazırlık yapıldığı söyleniyor.

Hukukta, adalette, adliyelerde yaşanan kökleşmiş sorunlara çözüm getireceği iddia ediliyor.

Ülkemiz reform cenneti gibi…

Hatırlarsınız, sürekli reform yapılıyor, özellikle hukukta yapılan reformların sayısını bile unuttuk.

Neredeyse her yıla bir iki hukuk reformu sığdırılıyor.

Sonuç alındı mı diye sorarsanız; aksine her reform sonrası işler daha da sarpa sarıyor, sorunlar daha da artıyor.

Bu nasıl iştir ki, sorum çözülecek diye reform yapılıyor, ancak hukuktaki çıkmaz daha da artıyor.

Reform adıyla asıl sorunlara pansuman tedbiri uygulanıyor; kangren olmuş yarayı iyileştirmek yerine geçici bir çözümle üstü kapatılıyor. Asıl büyük hastalık, yara tedavi edilmediği için sorun daha da artıyor.

Hukukta, adalette, eğitimde, üniversitelerde, sağlıkta, hatta tüm kamu kurumlarında temel sorun liyakattir.

Ehil olmayan, hak etmeyen kişiler, belli mevki ve makamlara atandıkları için sorunlar daha da büyüyor.

Kariyer ve liyakat esasına dayalı görevde yükselmeden vazgeçildi, eş dost ahbap, parti, arkadaş, akraba ilişkisi en önemli ölçü oldu.

Görevde yükselmeyi hak edenler ezildi, hak etmeyenler, öne çıkarıldı; asıl amir olması gerekenlerin başına müdür yapıldı…

Sonuç ortada…

Bu basiretsizlik, bu çıkmaz, bu aşılmaz engel şimdi üç beş kanun değişikliği ile çözülmeye çalışılıyor.

Yan yana iki mahkemeden birinde işler iyi gidiyor, diğerinde davalar bitmiyorsa, sorun yasalarda değil, yasaları uygulayan kişilerdedir…

Şu anki temel ve en büyük sorun; yasaların eksikliğinden değil, yasaları uygulayan ve uygulayacak olan kişilerin yetersizliğindendir…

Aynı kanunda ve aynı olayda bir hakîm farklı bir karar veriyor; diğer hakîm farklı karar veriyorsa sorun belli ki kafa yapısındadır…

Hele hele benzer olaylarda aynı mahkemenin, aynı hakîmin, farklı kararlar vermesi kabul edilebilir bir durum değildir.

Yasalardaki eksikliğin ötesinde çok büyük bir sorun var demektir…

Bağımsız yargının ve bağımsız hakîmin teminatını tam anlamıyla sağlamalıyız.

İşimize geldiği gibi değil; hakkıyla, adaletle karar veren hakîmleri öne çıkarmalıyız…

Gücü elinde bulunduranlar, hakimlere aba altından sopa gösterirse, işlerine geldiği gibi karar veren hakîmleri alkışlarsa, hak, hukuk ve adaleti unutursa…

Bin kez reform yapsanız da adaleti sağlayamazsınız...

*****

Bir tutam haksızlık

Adaletiyle halkın sevgisini kazanmış bir hükümdar, adamlarıyla birlikte ülkesini dolaşıyormuş. Seyahati sırasında bir ara, ıssız ve dağlık bir araziye gelmişler. Görünürde küçük bir çoban kulübesi bile yokmuş. Bu sırada hükümdarın aşçısı, huzuruna gelerek üzüntüyle sızlanmış:

- Sultanım, size en güzel yemekleri yapmak için yanınızdayım ama erzak yükümüzde bir tutam bile tuz kalmadı. Tuzsuz ne yemeğin ne de ekmeğin tadı olur! Ben şimdi ne yapacağım?

Sultan cevap vermiş:

- En yakın köye git. Orada tuz satan bir tüccar bul. Fakat sadece hakkı olan fiyatı öde; fazladan tek kuruş verme!

Aşçı hayret içinde hükümdara bakmış ve şu sözlerine engel olamamış:

- Sultanım! Siz ki bu dünyada herkesten fazla hazineye sahipsiniz. Tuza birkaç kuruş fazla ödeseniz ne çıkar? O fazlalık sizin hazinenizden ne eksiltir?

Hükümdarın cevabı, tahta geçtiğinden beri ülkede hüküm süren adaletli yönetiminin de özeti gibiydi:

- Sen büyük haksızlıkların nasıl meydana geldiğini sanıyorsun? Dünyada herkesin şikayet ettiği büyük haksızlıklara, işte böyle küçük haksızlıklar yol açıyor. Küçük şeyler, sonuçta bir göl çukurunu dolduran su damlalarına benzer. Dünya ilk kurulduğunda haksızlık bir tutamdı. İnsanlar “küçük haksızlıklardan ne çıkar?” diye diye onu bu kadar büyüttüler. O yüzden, insan küçük de olsa, büyük de olsa ne haksızlık etmeli ne de haksızlığa razı olmalı. Şimdi git ve tuzu hakkı olan fiyattan al da gel!

*****

TEBESSÜM

İdam

Modern bir hapishaneyi gezen gazeteci çığlıkların geldiği bir odanın önünde durur:

- Bu çığlık da ne?

Görevli;

- Burası elektrikli sandalye odası, gördüğünüz suçluyu idam ediyoruz.

- Peki niye çığlık atıyor?

- Elektrikler kesildi de mumla idare ediyoruz.

*****

GÜNÜN SÖZÜ

Adaletsiz bir ülke mezbahadan başka bir şey değildir.

Clemenceau