Referandumu Konuşmak Yasak
Artık evlatlarım kendi aralarında yeni Anayasa değişikliğinin neler getireceğini, muhtemel fayda veya sakıncalarını fısıltıyla konuşabiliyor. Ne kadar fısıldasalar da, anayasa ve referandum kritikleri yaptıklarını biliyorum. Ama "kardeşçe" ve "bilgi alış-verişi" yaparak konuştukları için, onların demokratlığına ben de tolerans gösteriyorum. Hoşuma gitmeyen şeyler söylediklerinde bile cesaretlerini kırmıyorum. Asıl sorunun, konuşmazlarsa yaşanacağını ve içten içe büyüyen bir gerilimin daha sakıncalı sonuçlar doğuracağını biliyorum çünkü.
Peki, neden yasakladım referandum konuşulmasını biliyor musunuz?
Anayasa'nın değişecek maddelerini konuşmak yerine, kendisi gibi düşünmeyenleri hainleştiren, hatta "şeytan"la aynı kefeye koyan acizler yüzünden. "Acizler" diyorum, çünkü bize Anayasa'nın getirdiklerinin güzelliklerini veya sakıncalarını anlatacaklarına, başka yollara sapıyorlar. Kimi "koyun" diyor, kimi "makarnacı", kimi "göbeğini kaşıyan bidon kafalı" diyerek aşağılıyor kendisinden olmayanı.
Hadsiz, edepsiz ve hatta kişiliksiz hitaplar bunlar...
* * *
Peki, öbür taraftan yani fay hattının diğer yakasında bulunanlardan beklediğim cevabı alabildim mi? "Güçlü Türkiye" tamam da, "nasıl" diye bir anlat bana hele. Tamam, ben okuyorum, inceliyorum, mukayese ediyorum, uygulamadaki karşılıklarının yaşandığı ülkelerdeki sonuçlarla muhakeme yapıyorum. Ama bunları yapamayanlar var. Fırsat bulamayan, imkan bulamayan, doğru bilgi kaynağına ulaşamayanlar var.
Onlara anlatın ama güzel güzel anlatın.
"Değişen madde bu, şu şekilde değiştirildi ve şunun için değiştirildi" diye tane tane anlatın. Karşınızdakinin anlayabileceği şekilde anlatın. Hiç kaptı kaçtı pazarlamacı kurnazlığına kaçmadan, kalıbınıza yakışır şekilde bilginizi koyun ortaya.
Siz "hain" dedikçe, benim evimde kavga çıkacak diye korkuyorum.
Siz "şeytan" dedikçe, evlatlarımın, yani kardeşlerin birbirlerine "şeytan"mış gibi davranacağından endişe ediyorum.
Komşumla, akrabamla, arkadaşımla konuşurken fikrimden, düşüncemden dolayı bana "şeytan", "hain", "makarnacı", "kömürcü" demesinden endişe ediyorum. Kabul edemem çünkü. "Sensin hain, sensin avantacı" deyip boğazına sarılırım diye kaygılanıyorum.
* * *
Oluşturduğunuz iklim, bırakın dostlukları, arkadaşlıkları, akrabalığı, kardeşlikleri bile tehdit ediyor, bunu fark edin artık.
Bu iklimde hiç bir çiçeğin büyümesi mümkün değil. Ağzını açan zehir saçıyor, hakaretler, küfürler havada uçuşuyor duyun artık.
Önümüzde daha nereden baksanız 60 günden fazla süre var. Tansiyon bugün böyleyse, yarın damarlar buna dayanmaz, dayanamaz. Zaten ardı ardına bir yığın travma yaşamış, neredeyse ağıt yakılmayan sokak kalmamış bir ülkede, gerilim üzerine gerilim üretmeyin. Bardağı taşıran ve herşeyi çığırından çıkaran son damlanın hangisi olacağını siz de bilmiyorsunuz ama ağzınızdan tükürükler saçarak ateşi haralandırıp duruyorsunuz. Yapmayın...
* * *
Bu referandum, öyle veya böyle bir sonuç doğuracak. Sonuç ne çıkarsa çıksın, bir arada yaşamak zorundayız, çünkü bizim gidecek başka vatanımız, alternatif planımız yok. Apartmanın her dairesinde kendisini farklı şekilde tanımlayan insanlar yaşıyor. Biri "Kürdüm" diyor, diğeri "Türküm" diye tanımlıyor kendisini. Birisi "Aleviyim" diyor, diğeri "Sünniyim" diyor. Kimi Yörük, kimi Avşar, kimi Zaza, kimi Çerkes, kimi de Balkan muhaciri...
Onlar birbirlerini "falan partili" veya "evetçi" ya da "hayırcı" diye tanımlamıyor, "insan" diyor, "komşu" diyor, "akraba" diyor.
Daha mutlu bir ülkeye, daha güçlü bir devlete "evet" diyorum. Bunun nasıl mümkün olacağını bana anlatabiliyorsan sana da "evet" diyorum.
Ama her türlü kutsal değeri "saadet zinciri"nin kirli çarkları arasında öğütmenize "hayır" diyorum.
Eğer evlatlarım da bir gün sizin tahriklerinize kapılıp, birbirleriyle sizin gibi "basit" ve "aciz" bir dille konuşursa, birbirlerine "hain", "şeytan" demeye kalkarsa, kavga ederlerse iki cihanda da karşınızda olacağım ve yakanıza yapışacağım, bilesiniz...