Nereye koşuyorum?

Abone Ol

Sevgili yolcu;

Özellikle metropolde yaşayan insanlara dikkat etmeni istiyorum. Koşuyor insanlar. Herkes ayrı bir telaş içinde yaşıyor sanki. Evinin balkonu cadde üzerinde ise balkondan ya da kalabalık, işlek bir lokasyonda bir yerde sabit durup sadece insanları izlemeni istiyorum.

Lisedeyken ‘Yalçın Nereye Koşuyor?’ diye bir kitap okumuştum. Bu düşünce içindeyken hep o kitabı ve kapağındaki koşan Yalçın figürünü anımsarım. Bu düşünce içindeyken diyorum; çünkü bende gün içerisinde kendimi bir yerlere yetişmeye çalışırken hatta yetişmeye çalışmazken de, yürüdüğümü zannederken ben aslında koşuyor adımlar içinde oluyorum ve soruyorum kendime ‘Demet nereye koşuyor?’ Nereye koşuyorum? Nereye koşuyorsun? Nereye koşuyoruz?

Bilhassa yoğun otobüs duraklarını, metro istasyonlarını ve vapur iskelelerini gözlemleyin olur mu? En çok da metro, metrobüs istasyonları… Heyhat… Vapur iskeleleri yine bir nebze denizin vermiş olduğu bir iç rahatlığı barındırıyor olabilir diyeceğim ama orada da özellikle sabah mesai saatine yetişmek için bir sonraki ulaşım aracına ya da stresli iş ortamına yetişecek olmanın kaygısı yüze vuruyor sanki değil mi?

En acısı da nedir biliyor musun sevgili yolcu?

Farkında dahi olmadan bu koşturmaca alışkanlık halini alıyor bizde. Bazen diyorum ki şöyle sakin bir yürüyüş yapıyım. Hiç farkına varmadan birden hızlanıyor adımlarım. Sende kendini gözlemle bakalım. Memlekete Sivas’a gittiğimde ya da memleketten ailem geldiğinde; annemin yanında koştuğuna şahit oluyorum bazen… Burada şu satırları yazarken gülüyorum şu an ama manidar gülümseme midir bu kendime karşı yoksa hissettiğim duygunun karşıt hali midir bak bunu bilemiyorum. Şunu biliyorum ki, annem ‘yavaşla’ diyor beden mesajı ile bana. Kızım ‘YAVAŞLA’.

Kurumsal hayatımın ilk altı senesini küçük şehirde sakin ve koşmadan; son altı senesini ise metropolde ve her gün Marmaray ulaşım aracını kullanarak geçirdim. Marmaray öncesi bir tur otobüse koşuyordum. Şu an geriye dönüp baktığımda kendime, henüz işe girip yapmadan o ulaşım kaosu ve yolun verdiği negatif enerjiyi yükleniyordum. Neyse ki kitap okuyordum. Sadece günlük işe gidiş geliş yolculuğunda iken altı yıl boyunca okuduğum kitaplar en büyük yatırımım oldu. İyi tarafından bakıyorum. Bazen Metro ya da Marmaray içindeyken, kafamı kaldırıp çevremi şöyle bir izlediğimde; sessiz, konuşmuyor olan insanların yüzündeki kaygı, bedenindeki yorgunluğu görebiliyordum. Her birinin kafasının üzerinde, bedeninden daha büyük bir düşünce balonu oluyordu sanki ve o an orada yüzlerce kocaman düşünce balonları birbirine çarpıyor ve sessiz çığlıklara dönüşüyordu sanki. Bu metaforu hemen her gün yaşıyordum. Ayrıca bizzat bende o düşünce balonuna sahiptim ve bunu ancak kitap okuyarak susturabiliyordum.

Bazen yolun kendisi bir amaçtır.

Yetişme dürtüsüne kapılmadan, en azından tatil amaçlı bir yerlerde gezmeye gittiğimizde ‘orayı da görmem lazım, şuraya da gitmem lazım!’ koşturmacası içinde olmadan; yavaşlayabilmeyi diliyorum.

Bu konudaki fikirlerini yorumlar kısmına yazabilirsin. Yorumlar, kişinin yalnız olmadığı hissini yaşatıyor.

Beni dinlediğin için teşekkür ediyorum. Faydalanmasını istediğin kişilerle yazımı paylaşarak; sen de insanların hayatına dokunabilirsin.                                                              

Sağlıcakla, huzurla, anda kal. Sevgilerimle.

#demetdurukan