Hepimizin son günlerde en çok duyduğu kelimelerden biri meditasyon. Kimilerimiz arkadaş ortamında, kimilerimiz sosyal medyada bu kavrama sıkça rastlıyoruz. Bazılarımız merak edip araştırıyor, bazılarımızın hiç ilgisini çekmiyor. Peki insanların öve öve bitiremediği hatta doktorların hastalarına tavsiye etmeye başladığı bu kavram nereden geliyor, ne işe yarıyor ve insanlar üzerine etkisi nasıl ya da gerçekten bir etkisi oluyor mu?

Eğer internette araştırmaya başlarsanız önünüze bir çok kavram, çeşit, ekol, türlü türlü teknikler çıkmaya başlıyor. Yüzyıllardır yapılan bu kadim oluşumla ilgili haliyle birçok yöntem ve teknik var. Dolayısıyla yeni başlayanlar için internet ortamındaki bir çok yayın tam anlamıyla bir bilgi karmaşası.

Bu yazıda sizlere meditasyonun anlamından, tarihinden ve bu muhteşem yolculuğa başlamak isteyenler için yapılması gerekenlerden bahsetmek istiyorum.

Bu muhteşem yolculuk diyorum çünkü meditasyon kelime anlamıyla derin düşünmedir. İnsanın kendi içine yaptığı bir yolculuktur aslında.

Meditasyon, meditatio yani derin düşünme kelimesinden türetilmiştir. Kişinin iç dünyasına yaptığı yolculukla iç huzuruna erişmesidir. Birçok coğrafyada, dinde, kültürde aslında meditasyon ve içe yolculukla ilgili öğretiler ve bilgiler bulunmaktadır. İlk bulguların M.Ö 1500 lü yıllarda Hindistan’da bulunan Hindu okullarında bulunduğu kabul edilmektedir. Fakat baktığımızda Çin’de Taocu geleceğine göre yaşayanlar ve Budistlerin yaptığı da birer meditasyondur. Yahudilik’teki Kabala öğretileri, Zohar özünde insan egosunu terbiye etme ve Merkaba (Mısır’a uzanan ışık-ruh-beden kavramı ve özel bir meditasyon tekniği) ya dayanır. Japonya’daki Zen, İslamiyetteki Tefekkür, Sufizmdeki Semah, Tibetteki Bön… Afrika’daki kabilelerden Arap çöllerine dünya üzerindeki neredeyse tüm medeniyetler meditasyonla farklı isimlerle farklı tekniklerle de olsa ilgilenmişlerdir. Bizler bugün meditasyonu derin düşünme olarak kabaca tabir etsek de aslında telkin, dua, anda kalma, mindfullness, mistik düşünce, fiziksel ve psikolojik şifalanma, boyutlar arası yolculuk, tedavi, ışık bedene ulaşma, zihni rahatlatma, kişisel gelişim, kafa dinleme, başka düzeydeki gerçekliğe ulaşma vb. Sayısız bir çok kabulü vardır. Aslında bunu şöyle düşünebilirsiniz ; sizin neye ihtiyacınız varsa meditasyon sizin için o anlama gelir.

Bu kadar çok anlam ve işlevi olan bu kavramın doğal olarak bir dizi tekniği, yöntemi ve çeşidi barındırmaktadır. 20. yy dan sonra Doğu-batı kültürleri öğretilerinde birbirlerine ilham vermiş günümüz meditasyon tekniklerini ortaya çıkarmıştır. Bizler bugün internette rastladığımız 10 dakikalık meditasyonlarda dahi konsantrasyon ve kontemplasyon yöntemlerini harmanlanmış görmekteyiz. Bir sonraki yazımda sizlere Bhagwan Shrek Rajneesh(Oslo), kontemplasyon, Nataraj, bilinç ayrışması, Transandantal meditasyon, sessiz yapılan meditasyonlar, Vipassane,Zazen, Samatha , Aktif meditasyon,Kundalini ve Yoga gibi farklı meditasyon tekniklerinden bahsetmeye çalışacağım.

Gelelim yeni başlamak isteyenler nasıl meditasyon yapacak sorusuna?

Öncelikle belirtmek isterim ki hepimizin sevdiği dondurma çeşidi nasıl farklıysa, duyduğumuz müzikte hissettiğimiz duygular nasıl bambaşka ise meditasyon esnasında ve sonrasında deneyimlerimiz de hissiyatımız da farklı olacaktır. Yanlış meditasyon diye bir şey yoktur. Bu yüzden ilk kuralımız rahat olmak.

Kendinize rahat ve sessiz bir ortam seçin.

Işık loş olursa veya isteğe bağlı bir mum yakarsanız yine isteğe bağlı sevdiğiniz veya rahatlatıcı bir müzik açarsanız daha yardımcı olur.

Rahat oturun. Bağdaş kurun veya bir yere yaslanarak oturun ve omurganızın dik olduğundan emin olun. (Sakrum  kemiğinizin içindeki kundalini enerjisini aktive etme ve diyafram nefesleri için önemli aynı spordaki gibi)

İlk etapta mudra ve anlamlarını bilmediğiniz için ellerinizi bacaklarınızın üstüne bir kaseyi tutar gibi koyabilirsiniz.

Dilinizi iki ön dişinizin arkasında bulunan ateş noktası dediğimiz noktada tutun. (Timus bezinizin daha iyi çalışmasını sağlıyor)

Gözlerinizi kapatın, hafifçe gülümseyin ve burnunuzdan diyafram nefesi alıp ağzınızdan verin. Diyafram nefesi alırken burnumuzdan aldığımız nefesi karnımızdan aşağı ittiriyoruz, verirken de karnımızı içimize çekebildiğimiz kadar çekip (sırt baskıyı hissetsin) ağızdan gönderiyoruz. Yani diyaframı çalıştırıyoruz göğsümüzü değil. (Göğsümüz inip çıkmayacak karnımız inip çıkacak)

Nefeslerimizi bir çiçeği koklar gibi alıp, bir mumu üfler gibi gönderiyoruz.

Zihnimize bu esnada bir çok düşünce gelip gidecektir. Unutmayın düşünceler geldiği gibi giderler. Sizler önce nefesinize, burun deliklerinize( örneğin burnunuzdan giren havanın soğuk ağzınızdan çıkan havanın sıcaklığı) odaklanabilirsiniz.

Vücudunuzu tarayın. Ağrıyan ya da sıcak hissettiğiniz bir bölge varsa aldığınız nefesi oraya gönderdiğinizi imgeleyin.

Kafanızdaki düşüncelerin imgelerin farkına varın. Düşüncelerinizi sadece izlediğinizi unutmayın.

Anda kalın.

Doğal nefesinize dönün ve ne kadar kalmak isterseniz bu pozisyonda kalın.

Hazır olduğunuzu hissettiğinizde yavaşça gözlerinizi açın ve iki üç dakika yerinizden kalkmayın.

Burada sizlerle paylaştığım meditasyon tekniği ufacık bir zihni serbest bırakma ve nefes meditasyonu karmasıydı. Günde 10 dakikanızı ayırıp yapacağınız bu basit teknik kısa süre sonra kendinize ayıracağınız en özel zaman olacaktır. Sadece sizin kontrolünüzde, kendinizle başbaşa bir 10 -15 dakikadan bahsediyoruz…  Hepimiz zihnimizin kontrolü altındayız. Başlangıçta zorlanabilir, konsantrasyon sağlayamayabilirsiniz pes etmeyin! Her gün muhakkak kendinize vakit ayırın. Zihni susturmayı öğrenmek ve anda kalmak sandığınız kadar zor değil.

Bir sonraki yazımda meditasyonun fiziksel ve ruhsal anlamda faydalarından ve bugüne kadar yapılmış bilimsel çalışmalardan bahsedeceğim.

Yazımı çok sevdiğim bir  Thic Nhat Hanh sözüyle bitirmek istiyorum. Aşağı yukarı şöyleydi;

“Yürürken evimize, yani kendimize ulaşırız.”

Yolculuğunuz zarafetle olsun.