Mutsuzluk, Huzursuzluk, Kaygı

Abone Ol

Bu sözcükler peş peşe sıralandığında sizleri de korkutuyor mu? Bilgisayarın ekranında yan yana gelene kadar öyle çok etkileyici değillerdi. Belki hepimizin içinden günde birkaç kere bu ve buna benzer sözcükler geçiyordur. Yazmadığınız ve sesli olarak birine anlatmadığınız sürece sanki gerçek değillermiş gibi, sanki bunların hiç birini hissetmiyormuşuz gibi geliyordur birçoğumuza.

Yazmak korkutucu bir eylemdir aslında. Aklınızdan geçirdiğiniz ama söylemediğiniz onlarca duygu  bir anda kaleminizden kağıtların üstüne sıralanır. İşte o an içinizdeki ne varsa artık kaçamazsınız, sizi ele geçirmiştir. Söylediğiniz her duygu, her sözcük artık gerçeğiniz olur. Ve asla kurtulamazsınız.

Sevmek ve nefret etmek de söylenmediği sürece belli belirsiz orada olan ve sizi huzursuz eden; var olmayan, gün yüzüne çıkarmadığınız gerçeğinizdir. Ne zaman ki söylersiniz artık kurtuluşunuz yoktur; söylediğiniz her ne ise çoktan sizi etkisine almıştır.  Yazmak belki de itiraf etmek, içinizle karşılaşmaktır.

Üç aylık çocuğunu acımasızca döven babayı izledik hep beraber. Hemen öncesinde Müslüme için yandı yüreğimiz. Sokaklarda tacize uğrayan kardeşlerimizi her gün görüyoruz. Günlerdir aklımın içinde bir soru dönüp duruyor, acaba ahlaksızlık, bayağılık bu toplumun içine nasıl böyle yayıldı? İlerleme yerine geriye doğru bu gidiş neden?

Toplumumuzu bir arada tutan değerlerimiz hızla yok oluyor. Ahlaksızlık, ahlaksızca elde edilen ‘’başarılar’’ gelip baş köşeye oturdu. Gençlerin kafalarında sabitlenmiş görüntüler var artık. Belirli marka araba olsun da nasıl olursa olsun. Kimse bakmıyor artık  ‘’nasıl’’ alınabildiğine. O marka arabaya sahip olmak artık bir ‘’haklılık’’ ölçüsü. Bu ülkede rüşvet alanlar, evlerinden milyonlarca dolar çıkan ahlaksızlar utanmadan toplumun içinde yüzleri kızarmadan sürdürüyorlar yaşamlarını.

Siz isterseniz araba sözcüğünü çıkarın oradan istediğiniz herhangi bir sözcüğü ya da kavramı koyun yerine.

Ahlak öğretilen bir kavram. Ailenizden, toplumdan, okuldan öğrenirsiniz. Eğitim ve öğretim tamlamasındaki ‘’eğitim’’ tam da budur işte. Devlet gençlerini eğiterek sağlam bir gelecek yaratabilir. Bu nedenle eğitim ve öğretim doğru yapabildiğiniz oranda geleceğinizin teminatıdır.

1923 yılında başlayan Türk devrimi ne yazık ki yine 1923 yılında başlayan karşı devrimle yıkılma noktasına geldi. Karşı devrimi başlatan dış ve iç güçlerin en büyük başarıları ahlak açısından düşük düzeyli bir toplum yaratmaktı.

Her ne kadar ahlaksızların sayısı temiz insanlarımızın sayısını kat ve kat geçmiş gibi görünse de bu halk bu kötü gidişi bir gün mutlaka geri döndürecektir. Ülkemin ve insanlarımın kökleri öyle derinde, öyle güçlü ki orada sönmeyen bir umut ateşi mutlaka vardır.

İşte bakın içimizdeki ışığı hiç sönmeyen ‘’umut’’ sözcüğü de kağıdın üstündeki yerini aldı.

    ‘’ Milletin bağımsızlığını, yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.’’

Amasya genelgesinin üçüncü maddesi değil miydi bu cümle? Evet. aynen öyle de oldu.