Rusya-Ukrayna savaşının başladığı günden bu yana geçen 7 ayda 7 milyonu aşkın Ukraynalıyı kabul eden Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkelerin, 12 yıldır iç savaş yaşayan Suriye'den gelen 1.1 milyon kişiye yönelik ayrımcı politikaları uluslararası raporlara yansıdı.

Birleşmiş Milletler (BM) ve Uluslararası Af Örgütü gibi kurumlar AB'nin ayrımcı politikalarını eleştirdi. Birleşmiş Milletler Mülteci Yüksek Komiserliği (BMMYK) 6 Eylül'de yayımladığı raporda, 7 milyon 156 bin 748 Ukraynalının başta Almanya, Polonya, Macaristan ve Romanya olmak üzere AB üyesi ülkelere sığındığını duyurdu. Raporda, 4 milyondan fazla Ukraynalının geçici koruma programlarına alındığı belirtilerek, en çok Ukraynalı kabul eden ülkenin 2 milyon 536 bin 630 kişiyle Polonya olduğu, bu ülkeyi 1 milyon 338 bin 276 kişiyle Macaristan'ın takip ettiği, üçüncü sırada ise yaklaşık bir milyon kişiyle Almanya'nın yer aldığı bildirildi.

Öte yanda BM'nin yayımladığı verilere göre AB, Suriye'deki iç savaşın başladığı günden bu yana sadece 1 milyon 160 bin Suriyeliye kapılarını açtı. BM verilerine göre Almanya, 560 bin, İsveç, Avusturya, Hollanda, Fransa, Yunanistan yaklaşık 600 bin Suriyeli mülteciyi kabul etti.

Ukrayna'dan çok sayıda sığınmacı kabul eden Polonya, Macaristan, Romanya ve Moldova gibi ülkelerin Suriye iç savaşının başından bu yana ne kadar sığınmacı kabul ettiğine ilişkin ise veri bulunmuyor. Ukraynalı olmadıkları için Avrupa'ya kabul edilmeyen sığınmacıların binlercesi Akdeniz'de hayatını kaybetti ya da Yunan sahil güvenlik birimleri tarafından zorla geri itildi.

AB sınır koruma ajansı Frontex mültecilere karşı şiddet kullandıkları ve göçmen teknelerini batırdıkları için eleştirildi. AB'ye kabul edilmeyen mültecilerin çoğu 2016 öncesi Ankara'ya AB tarafından mali destek verilmesi koşuluyla gönderildi. Türkiye'nin bugün 3.7 milyon Suriyeliye ev sahipliği yaptığı tahmin ediliyor.

Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Dernekleri Federasyonu (IFRC) Genel Başkanı Francesco Rocca, Avrupa'nın, Ukraynalılar ile dünyanın farklı yerlerinden gelen mültecilere "çifte standart" uyguladığına işaret ederek, "Şiddetten kaçanlar, korunma talep edenler eşit muamele görmeli" sözleriyle şiddetten ve toplumdaki karışıklıklardan kaçanlara yardım etmenin "ahlaki zorunluluk" olduğunu belirtti.

Avrupa'nın Ukrayna'daki mülteci krizine yaklaşımını değerlendiren North Eastern University Felsefe Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Serena Parekh de şunları kaydetti: "2015'teki mülteci krizi arka planlarına dair hiçbir şey bilmediğimiz için onların terörist olabileceği korkusunu yarattı ama daha eleştirel bir bakış açısı, bunun tüm Orta Doğulu-Müslüman erkekleri terörist olarak gören bakış açısıyla bağlantılı olduğunu söyleyecektir.

Avrupa'nın Ukraynalı mültecileri sıcak karşılamasında ırkın da bir rolü vardır. Pek çok kişi Ukraynalıları gördüğünde, 'onlarda bizim gibi sarı saçlı ve mavi gözlü' diyecektir. Bu 'Bize benzeyen mülteciler benzemeyenlerden daha fazla yardımı ve desteği hak etmektedir' mantığına dayandığı için bir ırkçılıktır."