İnsan bazen karşılaştığı vahşeti anlatmakta zorlanıyor. Geçen hafta iki habere rastladım. Birincisi işkence yapılarak öldürülen bir köpek yavrusuydu. İkincisi ise tecavüz sonucu ağır yaralanan ve ölmek üzere olan bir kedinin haberi. Fotoğraflarına bakamadım.

İnsanlar; insanın vahşiliği, acımasızlığı ve hastalıklı zihninin karşısında o masum hayvanlar gibi çaresiz kalıyor. Böyle hastalıklı zihinler nasıl yaratıldı, nasıl bu kadar çoğaldılar bilmiyorum.

Yavru köpeği; boğazına bağladıkları iple ağaca asmışlar. Bacaklarını tek tek kesmişler. Kuyruğunu, kulaklarını kesmişler. Derisinin bir kısmını canlı canlı yüzmüşler. Vücudunu parçalamışlar.

Bir korku filminin içindeyiz ve sürekli karanlığa doğru akıyor günler. Her gün umudumuz biraz daha azalıyor. Her gün başka bir canilikle karşılaşıyoruz. Aklımızın almayacağı ne varsa tek tek çıkıyor karşımıza.

Eskiden böyle olaylar oluyor mu diye soruyorum kendime; bulduğum cevap bu kadar çok olmadığı. Çağımızın getirdiği teknolojik yenilikler belki bu sapkınlıkları daha çok çıkarıyor karşımıza. Ekranların karşısında çaresiz, üzgün, kızgın kalıyoruz.

Bir insan; yavru bir köpeğin uzuvlarını nasıl tek tek, parça parça keser? Bu yaptığı canilikten nasıl keyif alır? Minik köpekçik acıyla bağırırken, deli gibi korkmuş ve yalvaran gözlerle bakarken nasıl birisi devam eder yaptığı işkenceye?

Kim bunlar biliyor musunuz? Yan apartmanda oturan çocuklardan biri olabilir. Belki üst katınızda oturan, asansörde karşılaştığınız o sevimli genç olabilir. Hani elinizde paket falan görünce taşımak için ısrar eden genç de olabilir. Belki çocuğunuzla aynı servise binen vardır. Aynı sınıfta olan.  O canilerin hepsi o kadar insana benziyorlar ki cani olduklarını anlamak olanaksız. Hepimiz onları insan sanmaya devam ediyoruz.

Bu insan kılığındaki vahşiler ellerine güç geçtiğinde inanın aynısını insanlara yapacaklar. Çocuklara yapacaklar. Nasıl bir hastalıkları varsa, zihinleri nasıl bu hale geldiyse; yaşamdan ve insanlardan ‘’intikamlarını’’ alacaklar.

Bitmiyor. Hiç bitmiyor. Biri kediye tecavüz ediyor, hayvan ölmek üzere. Bu nasıl cinsel yönelimdir, nasıl bir sapkınlıktır ki bizleri  ‘’insan’’  sözcüğünden tiksindirdi.

Doğada sapık bir hayvan göremezsiniz. Kendini korumak ve karnını doyurmak dışında hiçbir hayvan ötekine saldırmaz. Yılan durduk yerde sokmaz insanı. Aslan, kaplan korkutmak, acı çektirmek için peşine düşmez diğer canlıların. İnsanların baktığı, büyüttüğü aslanlar, kaplanlar uzun bir süreden sonra bakıcılarıyla karşılaşınca çocuk gibi boyunlarına atlıyorlar, sevinçten deliriyorlar. Bütün hayvanlar insanlarla iletişim kuruyor emin olun.

‘’KARNI TOKKEN YEMEK YİYEBİLEN TEK CANLI İNSANDIR’’

Sanırım bu cümle içimizdeki vahşiliğin en iyi tanımı. Ne yazık ki hiç iyiye gitmiyor durumumuz.

Artık ürkek birer kuş gibi yaşıyor bu ülkenin kadınları. Sürekli arkalarından gelen var mı diye dönüp dönüp arkalarına bakıyorlar. Yarım saniye sürmüyor arkalarına bakışları. Korkuyorlar. Bu durumu fark ettiğim andan itibaren tesadüfen önümde bir kadın varsa ya hızlanıp geçiyorum yanlarından ya da karşı kaldırıma atıyorum kendimi. Ama mutlaka her seferinde görüyorum o tedirgin bakışı. Birçok arkadaşımla, dostumla konuştuk; hepsi farkındalar bu durumun ve ne mutlu ki onlarda aynı şekilde davranıyorlar.

Ne konuşmak geliyor içimden ne de yazmak.

Mahallenizde kaç cani, kaç sapık var biliyor musunuz?

 Bizler insan olduğumuz için utanmanın acısını çekmeye devam edeceğiz.