Gazetede bir haber; “Ürünler üçte bir fiyatına satıldı, duyanlar uzun kuyruk oluşturdu.”

Eskiden mağaza açılışlarında tanıtım için indirim kampanyası düzenlenirdi, öyle bir haber sandım.

Haberin içeriği, içinde bulunduğumuz hayat pahalılığını ve insanların çaresizliğini gözler önüne seriyor.

İstanbul Havalimanında unutulan ürünler ihale ile satıldı. İhaleyi alan kişi de İstanbul Avcılar’daki “Unutulan Eşyalar” mağazasında eşyaları satışa çıkardı.

Mağazanın önünde uzun bir kuyruk…

İnsanlarımız, başkalarının unuttuğu eşyaları para ödeyerek satın almak için kuyruğa girecek kadar çaresiz…

Hayat pahalılığı bundan daha iyi nasıl anlatılır?

Birileri çıkıp da “Marketler fahiş fiyata sattığı için insanlar ucuz eşya kuyruğuna giriyor” derse şaşırmayın…

Hayat pahalılığından, işsizlikten, çaresizlikten de büyük bir bela var başımızda.

Bir eli yağda bir eli balda olanlar, üç beş yerden ballı maaş alanlar, devletin eliyle servet yapanlar, dün kendisi gibi kahır çeken insanları anlamıyor, anlamak istemiyor…

Daha da beteri üç kuruşluk çıkarı için çaresiz insanları suçluyor, ucuz siyaseti tercih ediyor.

Gerçekten çaresiz insanları görmedikleri gibi, sorunların çözümüne yönelik adım da atılmıyor. Sorun yokmuş gibi davranılarak, asıl sorunların, fakirliğin daha da artmasına sebep oluyorlar.

Hayat pahalılığı var, işsizlik artıyor, insanlar çaresiz denilince, “Siz hükümete karşı geliyorsunuz” diye kıyameti koparıyorlar…

“Geçinemiyoruz” diye dert yanan insanlara, marketler yüzünden hayat pahalılığı oluyor diye hedef saptırıyorlar…

Bir asgari ücretin üç dört katına aldıkları ayakkabıyı giyenler, asgari ücretin aslında çok iyi para olduğunu söylüyor…

Bir işçinin maaşı ile alınabilen başörtüsü takanlar, insanların şükür bilmediğini, aslında sorunların insanların sabırsız olmasından kaynaklandığını savunuyor.

Her olumsuzluğa bir kılıf bulunuyor, hayat pahalılığı ve işsizlik hiç yokmuş gibi bir hava estiriliyor.

İnsanların çaresizliğini görmezden gelen, yaşadıkları acıları yok sayan, ekonomik sorunları abartı gören, toplumdaki tükenmişliği umursamayan bir kesim var.

Ülkenin kaymağını yiyen bu kesim, aman düzenimiz bozulmasın diye insanların fakirliğe, işsizliğe razı olmasını, sorunlarını dile getirmemesini, ağzını açmamasını istiyor.

Görmek ve duymak istemeyene hiçbir şey anlatamazsınız…

*****

Cennet dostu

Hikaye bu ya; adam ve hayattaki tek arkadaşı olan köpeği bir kazada birlikte ölmüşlerdi.

Kendilerini muhteşem bir manzaranın karşısında buldular. Rengarenk çiçeklerle süslü bir bahçe, altından yapılmış bir kapı, beyazlar içinde bir kadın. Adam kadına sordu: “Burası neresi?”

Kadın ona gülümsedi: “Cennet, efendim.”

Adam sevindi, kapıya yürüdü. Ama kadın onu birden durdurdu: “Üzgünüm efendim, köpeğiniz sizinle gelemez. Onları içeri almıyoruz.”

Adam kadına; “Ama o benim en yakın dostum” dedi. Nafile, “Giremezsiniz!” cevabı verildi.

Bırakmadı yılların dostunu. Gerisin geriye döndü.

Bu kez tozlu çamurlu bir yola girdi. Karşılarına çiftlik girişini andıran bir kapı ve önünde bekleyen yırtık pırtık elbiseli bir dede çıktı. Adam sordu; “Arkadaşımla birlikte bizi kabul eder misiniz?”

Dede, “Tabii...” cevabını verdi. Girdiler içeri. Yüzlerce ağaçtan birinin altına köpeğiyle yerleşti.

Dedeye yine seslendi; “Burası neresi?” Yaşlı adam “Cennet” cevabını verdi.

Adam şaşırdı: “Nasıl olur! Az önce muhteşem bir kapıya gittik ve orasının da cennet olduğunu söylediler!”

Dede, “Şu rengarenk, çiçeklerle süslü altın kapılı yer mi? Orası cehennem!” dedi.

Adam iyice şaşırmıştı. Dede gülümseyerek devam etti; “Onlar, kendi çıkarı için en iyi arkadaşını yarı yolda bırakıp bırakmayacağının sınavını yaptılar sana!”

*****                 

TEBESSÜM

Benzerlik

Temel futbola merak salar ve futbolcu olur. Bir gün maçta teknik direktör ilk yarı sonrası soyunma odasındaki Temel’in yanına gidip sorar:

- Neden bizim kaleye gol attın. Oğlum adam kendi takımının kalesine gol atar mı?

Temel hiç duraksamadan cevap verir:

- Ne yapayım hocam, karşı takımın kalesi bizim kaleye çok benziyor.

*****

GÜNÜN SÖZÜ

Hayatınızın kalitesini, hayatınızdaki insanların kalitesi belirler.

J. Brown