Ülkemizin içinde bulunduğu durum ortada…

Bir kısmı başını kuma gömmüş deve kuşu misali, olup bitenleri görmek istemiyor.

Bir kısmı gördüğü halde ısrarla ve inatla, her şeyin yolunda olduğunu papağan gibi tekrarlıyor.

Bir kısmı ise her şeyin farkında çare arıyor…

Tabii ki içinde bulunduğumuz darboğazı görmek istemeyenlere ve ısrarla her şeyin iyi olduğunu tekrarlayanlara bir sözümüz yok.

Hak verdiğimiz için değil, artık hiçbir sözün tesir etmeyeceğini bildiğimizden…

Sözümüz, aslında her şeyin farkında olup da darboğazdan çıkmak için kurtuluş arayanlara…

Gel gör ki, kurtuluş için çare aramaktan çok herkes kurtarıcı arıyor…

İsteniyor ki, biri gelsin; akşamdan sabaha kadar ülkedeki bütün olumsuzlukları düzeltsin…

Başımızdaki bütün felaketler tek adam sevdasından geldiği halde, yine de tek adam kurtarıcı arayışından vazgeçemiyoruz.

Önce şunu kabul etmemiz gerekir; demokratik toplumlarda, hatta ilkel toplumlarda bile artık kurtarıcı ve tek adam dönemi kapandı…

Tek adam gelecek, her şeyi düzeltecek hayali, Kaf dağının arkasındaki masal perisini bulmaktan daha imkansızdır…

Çözüm tek adamda değil, hepimizde…

Bugüne kadar yaşadığımız acı tecrübelerden öğrendik ki, insanlar kendileri gibi veya kendilerine en yakın olanı seçmek ister… Tercihini de o yönde kullanır.

Yapılacak ilk iş, hatta tek iş önce kendimizi düzeltmektir…

Şu veya bu partiye oy vermek, en iyisi olduğu düşünülen adayı seçmekten bahsetmiyorum.

Tabii ki oy kullanırken, kılı kırk yarıp düşüneceğiz, en doğru ve sağlıklı kararı vereceğiz.

Oy vermekle sorun çözülmüyor; önce iyi vatandaş olmalıyız, iyi insan olmak için azami gayret göstermeliyiz.

İyi insan, iyi vatandaş olmak, kurallara uymak da yetmez; işimizi de en iyi şekilde yapacağız.

Hakîm, en adil kararı verip adaleti sağlayacak.

Polis, olayları başlamadan önleyecek, önleyemezse de en hızlı şekilde suçluyu yakalayacak.

Öğretmen işini güzel yapacak, geleceğin gençliğini en iyi şekilde yetiştirecek.

Memur görevini savsaklamayacak; bugün git yarın gel devrini kapatacak.

Doktor hastasını insan yerine koyacak, iyi bakacak, en sağlıklı tedaviyi uygulayacak.

Esnaf dürüst olacak, başkalarını kazıklamayacak, kazıklayanlara da prim vermeyecek.

İşini iyi yapmayan da uyarılacak…

İşini iyi yapmadığı için uyarılanlar da dayılanmayacak, özür dileyip başını öne eğecek.

İnsan düzelmezse toplumdaki yozlaşmanın önüne geçilemez… Toplum düzelmezse en iyi yöneticiler seçilse de iş yapamaz, yaptırmazlar.

“Dolar 50 lira olsa da ben vazgeçmem” diyenler çoğunlukta olursa…

Bin kurtarıcı gelse de bir şey yapamaz…

Hatta şeytan bile emekli olur!

*****

Deve çobanı

Türkmenistan’da yaşadığım ve beni çok etkileyen bir anımı paylaşmak istiyorum.

Büyük Selçuklu Sultanı Sencer’in mezarını ziyaret ettikten sonra, Merv kentindeki sahabe mezarlarını ziyaret etmeye giderken yolda bir deve çobanıyla karşılaştım.

1.90 boyunda, 80-90 yaşlarına geldiği halde hâlâ beli bükülmemiş, dinç, göbeğine kadar sakalı uzamış, başında muhteşem bir kalpak olan, bir ressamın fuayesine poz verebilecek güzellikte ihtiyar bir delikanlı.

Önce sordum:

- Bu tepedeki mezarlar kimlerin biliyor musun amca?

O üçte iki Türkçe, yarı Türkmence Türkçesiyle onları bana anlatmaya başladı:

- Birisi Gureybi Esvep kabilesindendir, şunu yapmıştır, bunu yapmıştır, Peygamberimizle birlikte şuraya gitmiştir vs.

O kadar detaylı bilgiler verdi ki ben hayran kaldım.

“Amca Türkmenistan’da böyle senin kadar bilgili başka deve çobanları var mı?” diye sordum.

- Evlât ben çocukken hatırlarım, bizim köylerde iki adam seçmek çok zordu; bir muhtar seçerken çok dikkatli davranırdık, bir de deve çobanı seçmek çok zordu.

Şaşırdım ben…

- Hayatında bir defa yalan söyleyeni biz deve çobanı yapmazdık. Hayatında bir defa sözünde durmayanı biz deve çobanı yapmazdık. Deve çobanı yaptığımız bir adam, eğer develeri güderken bir defa küfretmişse, ağzından kötü bir söz çıkmışsa, köy ihtiyar heyeti toplanır ve derhal onu görevinden azlederdi, diye devam etti.

Yılların hadis-i şerif hocası olarak jeton düşmedi:

- Muhtara verilen önemi anladım da, deve çobanına neden bu kadar önem veriyordunuz?

- Deve çobanlığı Efendimiz Muhammed Mustafa’nın (SAV) mesleği olmuş ya onun için…

(Prof. Dr. Mehmet Görmez’den alıntıdır)

*****             

TEBESSÜM

Meslek

Okul bahçesindeki üç öğrenci, babalarıyla övünüyorlar:

- Benim babam çok usta bir tamircidir, en külüstür arabayı bile tıkır tıkır çalışır hale getirir.

- Benim babam da çok yetenekli sıvacıdır, en çirkin evi bile bir sıvadı mı en güzel hale getirir.

- Benim babam körlerin gözlerini bir anda iyi eder, tekerlekli sandalyedekileri yürütür, hatta kolu olmayanların kollarını çıkartır.

Öğrencinin söyledikleri inandırıcı gelmediği için sorarlar:

- Baban evliya mı?

- Hayır, zabıta!

*****

GÜNÜN SÖZÜ

Hiç kimse görmek istemeyen kadar kör değildir.

İbni Sina