Buradan başladıysanız, ne yazarsam yazayım ıskalamış olacağım. Burada buluştuysak, hiçbir şey yazmasam bile fazla kaçacak. Okumadan öncesi veya okuduktan sonrası yok bu kitabın. Alsem Roidi’nin kendisi için bile böyle bu durum. Ne bir eksik ne bir fazla. Yalnızca okunurken ve okundukça var. Herkesin yaşarken ve yaşadıkça başına geldiği gibi. Ağyarını mani, der eskiler. Ağyarını mani efradını cami, kendine bir yuva. (Barış Özgür)

Kitaptan bir bölüm

Ben Aykut. Bu bir roman. Geçmişimi aydınlatmak için yapılan bir teşebbüs. Meselesi basit: Ben kimim? Cevabı da aşikâr: Ben bir roman karakteriyim. Bu da bir kurgu pek tabii. Yazarı da var. Bu cümleleri yazıyor. Adı Alsem. Bu bir numara değil. Sen ve ben eşit durumdayız. Ben kimim; ikimiz de bilmiyoruz. Bu bir arama çalışması. Hasbelkader var olmuş birine, roman içinde bir yaşam sunabilme çabası. Nehrin ana yataklarını bulup genişlemesini Allah’a bırakma. Yazar da ben de Allah’a inanıyoruz. Bu roman; Allah’ın kayrasıyla, kendine varma gayesiyle çıkılan bir yolculuktan ibaret. Roman bitince bir hayatım olacak. Sen de bunu bir kurgu numarası sanacaksın. Bre cahil, romanın canı yok mudur? Yazar, romanının bok gibi olacağından, sen zamanını boşa geçirmekten, ben ruhumun can bulamamasından korkmaz mıyız? Bu roman benim yuvam olacak Allah’ın izniyle. Vira Bismillah!

Alsem Roidi’nin anlatımından biyografisi ve kitabın doğuşu

1984’te Bakırköy’de doğdum. Babamın işleri sebebiyle tır garlarında ve Veliefendi Hipodromu’nda büyüdüm. Okuma yazma öğrendikten sonra okuldan sıkıldım. İstek Vakfı, Bilge Kağan Lisesi’nde hazırlık okuduğum sırada İngilizce öğrenmek hoşuma gitti; öğrendim. İkinci dönem Reported Speech’e gelince yine okuldan sıkıldım. Lise ikide sıkıntı patlamalarımın üst üste gelmesiyle vakıf tarihinin en çok disiplin cezası alan öğrencisi olma payesiyle okuldan atıldım. Bakırköy’deki hiçbir okul tarafından öğrenci olarak kabul edilmedim. Lise 3 okul döneminin ikinci haftasında okulsuz iken babamın yakın bir arkadaşı aracılığıyla Prestij Kolej’e kabul edildim. Prestij Koleji’nin yerinde şu an bir AVM bulunmakta.

Okuldan atılınca depresyona girmiştim… O günlerden birinde evimizdeki kitaplıktan Hamsun’ın Açlık kitabını raftan aldım. Tok karnına okumama rağmen açlık hissini duymamla kitapların tesirini keşfettim. İki sene içinde kitap meftununa dönüştüm. Aynı sıra yazar olduğumu anladım, lakin yazı yazmamaktaydım. Yedi sene yazı yazmadan bu hisle yaşadım. Yazacağım romanları düşledim. Sonunda dayanamadım, ‘’Tutsak’’ isimli ilk romanımı yazdım. Bütün yayınevleri reddetti, eli yüzü düzgün yayınevlerimizden ikisi hariç. Biri içeriğe karışınca ben reddettim, diğeriyle ikinci ve yayınlanmış ilk romanım Yegâne’yi tefrika ettik. Bu arada Eda Gül ile evlendim, bahtiyarım. Yuva romanına gelince Sidar Bayram ile oturup gençliğimizin Beyoğlu’nu konuşurken roman fikri doğdu. Birkaç ay çalıştıktan sonra her gün bir word sayfası usulü ile romanı yazdım. Yarısında araştırma için 15 gün ara verdim. Her gün bir sayfa usulüne bağlı kaldım.