Anadolu'da öğretmenlik yapan Rasim Kaygusuz tarafından 1968 yılında çocukların kolay okuma öğrenmesi amacıyla hazırlanan kitaptaki Cin Ali karakteri, özellikle 1970'li ve 80'li yıllarda okula yeni başlayan çocukların kahramanı oldu. Rasim Kaygusuz'un 1988'deki ölümünün ardından Cin Ali kitaplarının yayın hakkını, yayınevi sahibi arkadaşı Mustafa Torun aldı. Cin Ali serisi, 2005 yılında ömrünü doldurduğu gerekçesiyle ilköğretim müfredat programından kaldırıldı. Bunun üzerine Rasim Kaygusuz'un kızı Nevin Apaydın'ın girişimleriyle, Cin Ali'yi yaşatmak için önce Cin Ali Eğitim ve Kültür Vakfı, ardından da Cin Ali Müzesi kuruldu. Vakfın girişimleriyle kurulan ve 1 Kasım 2019'da açılan Ankara'daki müze, ilk günden itibaren yoğun ilgi gördü. Müzeyi, 1 Kasım'dan itibaren koronavirüs salgınının başladığı Mart 2020'ye kadar 5 bin kişi ziyaret etti. 

Müze vakfın önüne geçti

Cin Ali kitabının yazarı Rasim Kaygusuz'un kızı Nevin Apaydın, Cin Ali'yi hiç büyümeyen kardeşi olarak tanımladığını söyledi. Nevin Apaydın, Cin Ali Eğitim ve Kültür Vakfı'nı, Rasim Kaygusuz’u ve Cin Ali’yi yaşatmak amacıyla kurduklarını anlatarak, "2013 yılı Cin Ali'nin 45’inci yılı oluyordu. Cin Ali kitaplarını yeniden çıkartacağımızı söylemeye başladığımızda çevremizdeki herkes bize onun öyküsünü sordu. 'Cin Ali kimdir, neden yazılmıştır?' gibi soruların cevaplarını anlatmak için biz de bu müzeyi kurduk. 'Cin Ali’nin hikayesini en iyi böyle anlatabiliriz' diye düşündük. Biz aslında sadece bir vakıf kurmak için yola çıkmıştık; ama müze vakfın önüne geçti. Şu anda da ikisi birlikte yürüyor'' dedi.

'Pandemi olumsuz etkiledi'

Apaydın, pandeminin müzeyi olumsuz etkilediğini anlatarak, "Normal süreçte hafta sonları bir günde ziyaretçi sayımız 120 kişiye kadar çıkabiliyordu. Okullardan gelen öğrenci gruplarına hem müzeyi gezdirip hem de etkinlik yapıyorduk. Ve randevularımız doluydu; fakat pandemi başlayınca tüm bunlar durdu. Küçük bir müze bu yüzden doğal havalandırma ile havalandırılıyor. Maske takmak zorunlu. Dezenfektanlarımız belli noktalarda duruyor. Biz ziyaretçilerimizi belirli saatlerde alıyoruz. Aynı anda müzede 10 kişi olabilir. 45 dakika müze gezisi, 15 dakika da iki ziyaretçi grubu arasında havalandırıyoruz ve gerektiğinde temizliyoruz" diye konuştu.

'Büyükler müzeden 7 yaşında çıkıyorlar'

Apaydın, Cin Ali’nin arkasında çok sayıda öykü olduğunu söyleyerek, "Biz bu öyküleri anlatmaya çalışıyoruz. Buraya koyduğumuz her nesnenin her resmin bir hikayesi var. Tabii Cin Ali deyince sadece kitaplar akla geliyor. Ondan dolayı insanlar da ‘Ne bulabiliriz ki?’ diyerek düşünerek geliyorlar; ama müzede umduklarının çok üstünde hikayeler buluyorlar. Bu hikayeler onları etkiliyor. Büyükler bu müzeye kaç yaşında girerlerse girsinler 7 yaşında çıkıyorlar. Çocuklar Cin Ali bir kitap kahramanı diye müzeye giriyorlar çıkarken ‘Cin Ali aslında gerçekmiş’ diye buradan çıkıyorlar" dedi.

'Oyunlu okuma' yöntemi ile cin ali'yi doğurdu

Apaydın, babası Rasim Kaygusuz’un Ankara’da doğduğunu ve cumhuriyet çocuğu olduğunu söyleyerek şunları dedi:

"Babam o zamanlar Ankara’nın bir köyünde yaşıyor. Köy Enstitüleri’nin kurulması ile babam da öğretmen olma olanağına kavuşuyor. Ve Ankara Hasanoğlan Köy Enstitüsü’ne başlayarak orayı bitiriyor. Mezun olur olmaz köyüne geri gönderiliyor ve görevini orada yapıyor. Babam çok yaratıcı bir insan. Elinden her iş geliyor. Köyüne öğretmen olarak gittiğinde de sadece okuma ve yazmayı öğretmiyor. Çocuklara, tarımı öğretiyor, ağaç dikmeyi öğretiyor. Ankara’ya geldiğinde ise hep birinci sınıfları okutmak istiyor. Çünkü birinci sınıf öğretmenliğini çok önemli buluyor. Bu yaratıcılığını aynı zamanda mesleğinde de kullanıyor. Ve çocuklara okumayı oyunla öğretirse hem daha kolay öğreteceğini hem de seveceklerini düşünüyor. Bunun için 'oyunlu okuma' yöntemi diye bir yöntem geliştiriyor. Ve kitapların öznesi Cin Ali de diğer çocuklardan farklılığını anlatmak için konmuş bir sıfat oluyor aslında. Kitaplarda anlatılan Cin Ali de zeki, merak eden, çevresini araştıran bir çocuk niteliğinde olduğundan bunu belirtmek için Cin Ali adını koyuyor."