Emeklilerin bayram ikramiyelerine hiç zam yapılmadı.
Memur ve emekli maaşlarına ne kadar zam yapılacağını da birkaç güne öğrenmiş olacağız.
Yeni zamdan sonra asgari ücretle çalışan bir kişinin yevmiyesi 30 günden hesaplanınca 380 TL oldu. Ancak asgari ücretliler, ayda en az 4 gün izin yaptıkları düşünüldüğünde ayda en fazla 26 gün çalışıyorlar. Bu durumda günlük ücretleri 438,50 liraya çıktı.
Asgari ücretin altında bir maaş veya yevmiye ile insanları çalıştırmak yasak.
Her ne kadar yoksulluk sınırı asgari ücretin üç katı olsa da devlet geçinebilmek için bir asgari ücret belirlemiş. Bunun altında ücretle çalıştırmak kesinlikle mümkün değil deniliyor ama gerçekten öyle mi?
Kaçak çalıştırılan yabancılardan veya kayıt dışı istihdam edilenlerden bahsetmiyorum.
Devlet memurları asgari ücretin de altında bir fiyata çalıştırılıyor.
Şaka değil, maalesef gerçek durum bu…
Üniversitelere giriş sınavı ÖSYM tarafından yapılıyor.
Milli Savunma Üniversitesine giriş sınavı ile 17 ve 18 Haziran’da yapılan üniversiteye giriş sınavlarını ÖSYM yaptı.
ÖSYM tarafından öncesinde yapılan açıklamaya göre salon başkanı 602 TL, salonda gözetmen olarak görev yapanlar ise 584 TL alacaktı…
Peki, ÖSYM sınavda görevli öğretmen ve diğer memurlara ne kadar ödeme yaptı dersiniz…
Salon başkanlarına 442,07 TL, gözetmenlere de 392,74 TL…
Ödeneceği söylenen rakamın üçte ikisi kadar…
Şaka diyeceğim ama acı gerçek bu…
Aynı ÖSYM öğrencilerden her bir sınav için giriş ücreti olarak 115 TL aldı. 17 ve 18 Haziran’da yapılan sınavın üçüne de girenler 445 TL ödedi.
Salon başkanı olarak görev yapanlara ise 3 öğrenciden alınan para bile verilmedi.
Daha da hazin tarafı, asgari ücretle çalışan bir işçinin günlüğü 438,50 TL, ÖSYM’nin gözetmenlere verdiği ücret ise 392,74 TL.
Asgari ücret bile değil.
Bir öğretmenin ortalama maaşı 14 bin lira…
Cumartesi ve Pazar memurlara tatil olduğu için ayda ortalama 22 gün çalışılıyor.
Öğretmenlerin günlük yevmiyesi 636 lira, ÖSYM’nin ödediği rakam ise gözetmenlere 392,74 TL… Neredeyse yarısı…
Açıklanan rakamın çok yüksek, hesaba yatan paranın çok düşük olması da ayrı bir garabet…
602 TL ücret olduğunu düşünerek görev alan salon başkanına 442,07 TL ödendi.
Bu durumu bilmeyen vatandaşlar da gazetedeki haberlere itibar ederek öğretmenlerin çok yüksek ücret aldığını sanıyor, öğretmenleri hedef tahtasına oturtuyor.
Yanlış bilgi yüzünden öğretmenler ve memurlar, vatandaşların haksız eleştirilerine maruz kaldı, kalıyor…
Öğretmenler ve memurlar hem kandırıldı, hem de köle muamelesi gördü.
****
Tek ayakkabı
Ayakkabıcı, yeni getirdiği malları vitrine yerleştirirken, sokaktaki bir çocuk onu izlemekteydi. Okullar kapanmak üzere olduğundan, spor ayakkabılara rağbet fazlaydı. Gerçi mallar lüks sayılmazdı ama küçük bir dükkân için yeterliydi. Onların en güzelini ön tarafa koyunca, çocuk vitrine doğru biraz daha yaklaştı. Fakat bir koltuk değneği kullanmaktaydı. Hem de güçlükle…
Adam çocuğa bir kez daha göz attı. Üstündeki pantolonun sol kısmı, dizinin alt kısmından sonra boştu. Bu yüzden de sağa sola uçuşuyordu. Çocuğun baktığı ayakkabılar, sanki onu kendinden geçirmişti. Bir müddet öyle durdu. Daldığı hülyadan çıkıp yola koyulduğunda, adam dükkândan dışarı fırlayıp seslendi:
- Küçük! Ayakkabı almayı düşündün mü? Bu seneki modeller bir harika!
Çocuk, ona dönerek:
- Gerçekten çok güzeller, diye tebessüm etti. Ama benim bir bacağım doğuştan eksik…
- Bence önemli değil. Bu dünyada her şeyiyle tam insan yok ki! Kiminin eli eksik, kiminin de bacağı. Kiminin de aklı ya da vicdanı…
Küçük çocuk, bir şey söylemiyordu. Adam ise konuşmayı sürdürdü:
- Keşke vicdanımız eksik olacağına, ayaklarımız eksik olsa idi.
Çocuğun kafası iyice karışmıştı. Bu sefer adama doğru yaklaşıp:
- Anlayamadım! Neden öyle olsun ki?
- Çok basit! Vicdan yoksa cennete giremeyiz. Ama ayaklar yoksa problem değil. Zaten orda tüm eksikler tamamlanacak. Hatta sakat insanlar, sağlamlara oranla, daha fazla mükâfat görecekler.
Küçük çocuk, bir kez daha tebessüm etti. O güne kadar çektiği acılar, hafiflemiş gibiydi. Adam, vitrine işaret ederek:
- Baktığın ayakkabı sana yakışır. Denemek ister misin?
Çocuk, başını yana sallayıp:
- Üzerinde 30 lira yazıyor. Almam mümkün değil ki...
- İndirim sezonunu, senin için biraz öne alırım. Bu durumda 20 liraya düşer. Zaten sen bir tekini alacaksın, o da 10 lira eder.
Çocuk biraz düşünüp:
- Ayakkabının diğer teki işe yaramaz. Onu kim alacak ki?
- Amma yaptın ha… Onu da, sağ ayağı eksik olan bir çocuğa satarım.
Küçük çocuğun aklı, bu sözlere yatmıştı. Adam, devam ederek:
- Üstelik de öğrencisin değil mi?
- İkiye gidiyorum. Üçe geçtim sayılır.
- Tamam işte. 5 lira da öğrenci indirimi yapsak, geri kalır 5 lira. O da zaten pazarlık payı olur. Bu durumda ayakkabı senindir, sattım gitti.
Ayakkabıcı, çocuğun şaşkın bakışları arasında dükkâna girdi. İçerdeki raflar, onun beğendiği modelin aynısıyla doluydu. Ama adam, vitrinde olanı çıkarttı. Bir tabure alıp döndükten sonra, çocuğu oturtup yeni ayakkabısını giydirdi. Çıkarttığı eskiyi göstererek:
- Benim satış işlemim bitti. Sen de bana, bunu satsan memnun olurum.
- Şaka mı yapıyorsunuz? Onun tabanı delinmek üzere. Eski bir ayakkabı, para eder mi?
- Sen çok cahil kalmışsın be arkadaş… Antika eşyalardan haberin yok herhalde. Bir antika ne kadar eski ise o kadar para tutar. Bu yüzden ayakkabın, bence en az 30- 40 lira eder.
Küçük çocuk, art arda yaşadığı şokları, üzerinden atabilmiş değildi. Mutlaka bir rüyada olmalıydı. Hem de hayatındaki en güzel rüya. Adamın, heyecandan terleyen avuçlarına sıkıştırdığı kâğıt paralara göz gezdirdikten sonra, 10 liralık banknotu geri vererek:
- Bana göre 20 lira yeterli. İndirim mevsimini başlattınız ya…
Adam çocuğu kıramayıp parayı aldı. Bu arada yanağına bir öpücük kondurdu.
Her nedense içi içine sığmıyordu. Eğer bütün mallarını bir günde satsa, böyle bir mutluluğu bulamazdı.
Çocuk, yavaşça yerinden doğruldu. Sanki koltuk değneğine ihtiyaç duymuyordu. Sımsıcak bir tebessümle teşekkür edip:
- Babam haklıymış. Sakat olduğum için üzülmeme hiç gerek yok…
(Alıntıdır)
***
TEBESSÜM
Sadaka
Camiden çıkmakta olan Nasreddin Hoca’ya bir dilenci yaklaşır:
- Hocam Allah rızası için az biraz sadaka verir misin?
- Az vermek şanımdan değildir.
- O halde çok verin Hocam!
- O da senin şanından değildir gafil!
****
GÜNÜN SÖZÜ
Eğitimin pahalı olduğunu düşünüyorsanız, bir de cehaletin bedelini hesaplayın.
Goethe