Harekatın ardından Kıbrıs'ın kuzeyinde, 13 Şubat 1975'de Kıbrıs Türk Federe Devleti kuruldu. Kıbrıs Türkleri, Kıbrıs sorununu Rum kesimi ile birlikte çözmek için 8 yıl çabaladı. Mümkün olmayınca, self determinasyon hakkını kullanarak, 15 Kasım 1983'de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni kurdu.
KKTC kurulalı 42 yıl geçti. Geçtiğimiz 42 yıl içerisinde neler oldu?
Neler olduğu iyi kötü ortada. Biz neler olmadığına bir bakalım.
KKTC'ni Türkiye dışında hiç bir ülke tanımadı. Buna İslam ülkeleri ve Türk devletleri dahildir. Türk Konseyi'nde bile "Gözlemci Ülke" statüsünün ilerisine geçemedi. KKTC'ye ambargo halen devam ediyor. Yavru Vatan, hayati ihtiyaçları dahil tüm ihtiyaçlarını Anavatan'dan karşılıyor. Ülke, coğunlukla Türkiye'den gidenlerin kumar turizmi ve yine çoğunlukla Türkiye'den giden öğrencilerin akıttıkları para ile kendini döndürmeye çalışıyor. Üretim yok denecek boyutta. Tarım ürünlerini dışarıya pazarlayamıyorlar. Bütçesi, Türkiye'den takviye ile denkleştiriliyor.
Bütün bu saydıklarımın değişme durumu var mı, en azından bir ışık görünüyor mu? Bırakın düzelmeyi, kötüye gitmesin yeter... Kötüye gitme yönünde belirtiler var mı? Evet var.
ABD'nin ve İsrail'in Gazze üzerindeki açık niyetini gördükçe, "Benzer bir uygulamayı KKTC için de neden düşünmesinler?", diye aklımıza gelmiyor değil. Bölgede ABD'nin taşeronu olan İsrail -aslında kimin taşeronu olduğu soru işareti-, diğer bölge ülkelerine karşı saldırgan tavrını, KKTC'ne yönelik de göstermemesi için bir neden yok. KKTC gibi bölgede bir ada ülkesini, ABD, uçak gemisi gibi daimi bir üs olarak kullanabilir. Bu halde, bölgede varlığını daha kalıcı kılabilir.
Bir başka konu Doğu Akdeniz'deki doğalgaz rezervi. Zengin doğalgaz yatakları ABD başta olmak üzere birçok ülkenin ağzının sulanmasını sağlıyor.
Bunlar KKTC'ni dolayısıyla bizi bekleyen tehlikeler. Buna nasıl son verebiliriz?
KKTC'nde yapılan son seçimde, CTP adayı Tufan Erhürman'ın Cumhurbaşkanı seçilmesinden ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin, "KKTC, Türkiye'ye katılsın" açıklamasından bağımsız olarak söylüyorum, "KKTC'yi gelecekte bekleyen tehlikelerden kurtarmanın en doğru yolu, Türkiye'ye kendi isteği ile katılmasıdır." Aslında bunu bir ay önce, yani Cumhurbaşkanlığı seçimi ve Bahçeli'nin açıklamasından önce söylesem daha anlamlı olurdu. Ya da birkaç ay sonra... Aklıma gelmişken notumu düşeyim istedim.
Ancak bu şekilde Türkiye'nin güney sahillerini güvence altına alabiliriz. Uluslararası alanda birçok sorun ile boğuşan Türkiye, en azından bunlardan birisini, yani Kıbrıs sorununu bitirmiş olacaktır.
Kıbrıs halkı bu çözüm sonrası dünyadaki izolasyondan kurtulacaktır.
Rum kesimi ise ister istemez mızıklanacaktır. Çünkü adanın tümü üzerindeki hayalleri son bulacaktır. Onlar da bir süre sonra zaten varolan durumun resmileşmesine razı olacak ya da bazı hayalperest ülkeler gibi hayal dünyasında yaşamaya devam edecektir.
KKTC'nin Türkiye'ye katılma kararının uluslararası alanda ses getireceği ve ilk etapta üzerimize gelineceği kesin. Bu noktada devreye diplomasi girer. Türkiye bu kararın uygulanmasından önce tüm gücüyle uluslararası her alanda bunun alt yapısını hazırlamalıdır. Böylelikle tepkilerin azalması ve düşen yoğunlukta gelmesi temin edilmelidir.
Sürecin kolay olmayacağı bir gerçek ama Mavi Vatan'ın selameti açısından da gerekli.