Günlerden bir gün, Nasreddin Hoca çok endişeliydi, kara kara düşünüyordu.

Yüzüne bakan herkes düşüncelerinin içinde bir yerlerde kaybolmuş, gergin ve huzursuz olduğunu hissedebilirdi.

Karısı kısa sürede durumu fark etti. Dayanamadı, sordu: "Ne yapıyorsun Nasreddin? Ne düşünüyorsun? Sorun nedir, neden bu kadar endişelisin?"

Hoca gözlerini açtı ve dedi ki: "Bu nihai olan problem. Kişinin öldüğünü nasıl anladığını düşünüyorum. Kişi ölü olduğunu nasıl bilir? Ölecek olursam öldüğümü nasıl anlayacağım? Çünkü ölümü henüz bilmiyorum. Tanımak bir şeyi önceden bilmek demektir.” Dedi ve sözlerine şöyle devam etti;

“Sana bakıyorum ve senin A ya da B ya da C olup olmadığını tanıyorum çünkü senin kim olduğunu biliyorum. Ölümü ise bilmiyorum. Ölüm ne zaman gelir, onu nasıl tanıyacağım? Problem bu ve ben çok endişeliyim. Ve ölü olduğum zaman başka kimseye soramam yani bu kapı da kapalı. Hiç kimseye de danışamam, hiçbir öğretmenin de bir yararı dokunamaz"

Karısı kahkahayı basıp, "Boşuna endişeleniyorsun. Ölüm geldiğinde kişi ansızın bilir. Ölüm sana geldiğinde bileceksin çünkü soğuk, buz gibi soğuk olacaksın" dedi.

Hoca rahatlamıştı; belli bir işaret, anahtar elindeydi. Ölüm geldiğinde nasıl hissetmesi gerektiğine dair bir bilgi yakalamıştı.

Aylar sonra bir gün ormanda odun kesiyordu. Bir kış akşamıydı ve her şey soğuktu. Aniden anımsadı ve ellerini hissetti; elleri soğuktu. "Tamam! Şimdi ölüm geliyor ve ben evden çok uzaktayım kimseye haber bile veremem. Şimdi ne yapmalıyım? Karıma sormayı unuttum. Bana nasıl hissedeceğimi söylemişti ama ölüm geldiğinde ne yapılması gerekiyor? Şimdi burada kimse yok ve her şey giderek soğuyor" dedi.

Sonra anımsadı. Pek çok ölü insan görmüştü, o da "Yere yatmak iyi olur" diye düşündü. Bu tüm ölü insanların yaptığı tek şeydi ve o da yere yattı. Elbette daha da soğudu, daha çok üşüdü; ne de olsa ölüm üzerindeydi.

Eşeğini odunları kesmeden önce yakında bir ağaca bağlamıştı. Eşek o esnada ağacın altında dinleniyordu.

Nasreddin Hoca yerde ölü gibi yatarken  ansızın iki kurt geldi. Kurtlar Hocayı ölü zannedip eşeğe saldırdılar. Hoca gözleri kapalı öylece yattı.

Hoca, kurtlar gidince gözlerini açtı ve "Ölü insanlar hiçbir şey yapamazlar. Canlı olmuş olsaydım siz kurtlar eşeğime saldıramazdınız. Ama artık hiçbir şey yapamam. Ölülerin bir şey yapabildiği hiç duyulmuş şey mi? Sadece tanık olabilirim" diye düşündü…

Eğer geçmişin için ölü, tamamen ölü hale gelirsen, o zaman sadece tanık olabilirsin. Başka ne yapabilirsin? Tanık olmak geçmişin; anılar, düşünceler her şey için ölmek demektir. O zaman şimdiki zamanda ne yapabilirsin?

Sadece tanıklık.