Her olumsuz duruma bir suçlu arama hastalığımız var…

Ülke ekonomisinin kötü gidişatından dış güçleri sorumlu tutuyorlar ya…

Şimdi bir suçlu daha buldular…

Ev sahipleri…

Patates soğan depoları ile marketlere baskın yaparak fiyatların düşeceğine inananlar, şimdi de dahice bir çözüm buldu!

Türk Borçlar Kanununa eklenen geçici madde ile kira fiyatlarına en fazla yüzde 25 zam yapılabilecek. Kanun, 11 Haziran Cumartesi günü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girdi. Kanun bir yıl süreyle geçerli olacak ama muhtemelen her yıl birer yıl süreyle uzatılacak.

Kira sözleşmelerinin büyük çoğunluğunda, kiraların TEFE-TÜFE ortalaması oranında artırılacağı yazılıdır. TÜİK’in açıkladığı, kendilerinin bile inanmadığı bastırılmış rakamlara göre, tüketici fiyat artışı (TÜFE) yüzde 73,50, üretici fiyat artışı ise yüzde 132,16…

Bastırılmış rakamlara göre üretici ve tüketici fiyat artışının ortalaması bile yüzde 102,83…

Hal böyle iken kiraya yüzde 25’ten fazla zam yapılmasını yasaklayacaksın!

Diyeceksiniz ki kiracılar da mağdur, kiracıların hepsi dar gelirli insanlar, ev sahiplerinin bazıları çok acımasız…

Kesinlikle doğrudur… Ama başkasının malıyla parasıyla ağalık yapmak olmaz ki…

Gerçekten kiracılar mağdursa ki kesinlikle zordalar; ona ayrı bir çözüm getirilmeli… Ev sahibinin zam yapmasını engellemek birinin hakkını alıp diğerine vermektir.

5 yıl önce ev sahipleri çok zam yapıyor diye kimsenin şikayeti yoktu. Ne zaman ülke ekonomisi raydan çıktı, fiyatlar uçmaya başladı, ev sahipleri de kiraları artırdı.

Temel sorun ülkenin içinde bulunduğu ekonomik çıkmazdır.

Tabii ki hakkı suiistimal eden, piyasa şartlarını fırsat bilip kira fiyatlarını ikiye üçe katlayanlar var. Kiraya aşırı zam yapanlar, kiracıları gerçekten mağdur edenler için bunu önleyecek bir düzenleme yapılmalıydı.

Getirilen yasal düzenleme sadece dürüst insanları mağdur edecek…

Ev sahiplerini savunduğum, kiracılara karşı olduğum gibi bir algı oluşmasın.  Anlatmak istediğim şudur ki; totaliter rejimlerdeki gibi baskıyla fiyatları, hele hele kiraları düşürmek mümkün değil.

Kötü niyetli olanlar her zamanki gibi kanun kural tanımayıp istedikleri kadar zam yapacak.

Başları sıkıntıya girmesin diye zamlı kısmını elden alacak, normal tarifenin bankaya yatmasını isteyecek. Vergi kaçakçılığının da önü açılacak.

Kanunu aşmak için öyle yollara başvurulacak ki şeytanın bile aklına gelmez.

İstediği zammı yapamayacağını düşünen ev sahipleri, “oğlum evleniyor, kızım Almanya’dan geliyor, kirayı geciktirdin” oyunlarıyla kiracıyı çıkarma yoluna gidecek.

Kiracıyı çıkardıktan sonra bir başkasına istediği fiyata evini kiralayabilecek.

Çünkü kanunda, ilk defa kiraya verilecek yerlerle ilgili bir düzenleme yok. İlk kiralamada ev sahibi istediği fiyatı belirleyebiliyor.

Ev sahibi kiracı kavgaları artacak. Ev sahibi artıracağım diyecek kiracı direnecek, soluğu ya karakolda ya da mahkemede alacaklar…

Taşınmaz ve konut fiyatları ile ilgili ülkemizde genel kabul gören kural şudur; 10 yıllık getirisi ile o taşınmaz satın alınabilmeli… Başka bir deyişle bir dairenin bedeli 10 yıllık kirasıdır. Siz iyi niyetle hareket edin, hadi 15 yıl deyin…

Türkiye’de bu oran 30 yıla çıktı. Şimdi bir taşınmazı 30 yıllık kirası karşılığında ancak alabiliyorsunuz.

Asıl sorun, hayat pahalılığının yanında konut fiyatlarının enflasyonun da çok çok üstünde aşırı derecede artmasıdır. Geçen yıla oranla fiyatlar en az üçe katlandı.

Konut fiyatları artınca doğal olarak kira fiyatları da artıyor.

Kiraları dengelemenin yolu, konut fiyatlarını düşürmek, bunun için de konut maliyetini düşük tutmaktır. Çimento ve demir başta olmak üzere tüm inşaat malzemelerinin üçe beşe katlandığı bir ortamda konut fiyatlarının düşmesini beklemek de hayal ötesi…

Konut fiyatlarını düşüremeyince baskıyla kiralara zam yaptırmama yolunu tercih ettiler…

Elektrik, doğalgaz ve benzin fiyatları 4-5 kat artarken susanların, yüzde yüz bile artmayan kira fiyatlarını dert edinmeleri de ayrı bir komedi…

Gücü yeten yetene…

*****

Ayağı taşa takılmak!

Şehirden uzak bir kasabada kadınların zaman zaman kocalarını aldattığı olurmuş. Kasabanın yaşlı papazı, kocasını aldattıktan sonra kendisine gelen ve günah çıkartan kadınlardan bıkmış.
Günlerden bir gün, yine bir kadın gelmiş; “Papaz efendi! Şeytana uyup yine kocamı aldattım” demiş.

Papaz öfkelenmiş:

- Ayıptır günahtır, sürekli kocamı aldattım diye geliyorsunuz. Bundan sonra en azından ‘ayağım taşa takıldı’ deyin, ben anlarım.

Bu durum, kadınlar arasında anında yayılmış.

Kilisedeki yoğunluk hiç azalmamış, artık kadınlar “Ayağım taşa takıldı” diyor; papaz günah çıkartıyormuş.

Gün gelmiş, ihtiyar papaz ölmüş.

Yerine gelen yeni papazın da ‘taşa takılma’ seansları sürüyormuş. Yeni papaz, durumdan bihaber olduğu için, “Ne kadar namuslu bir kasaba. Hanımların ayağı taşa takılsa, günah çıkartmaya geliyorlar” yorumunu yapıyormuş.

Bir gün, papaz ile kasabanın belediye başkanı buluşmuş, sohbete koyulmuşlar. Papaz, belediye başkanına bir ricada bulunmuş:

- Başkanım, derhal kaldırımları onarın. Kasabanın hanımları, hemen her gün taşa takılıp düşüyorlar...

Bir önceki papazın durumu anlattığı belediye başkanı kahkahalarla gülmeye başlamış. Bu tavırdan çok rahatsız olan papaz, başkana yüksek bir ses tonuyla cevabı yapıştırmış:

- Başkan, gülüyorsunuz ama en çok da sizin eşiniz taşa takılıyor...

*****

TEBESSÜM

Uyku

Temel, Dursun’a dert yanar:

- Bizim Fadime’nin çok kötü bir huyu var. Gece dörde kadar uyumuyor.

- Peki, o saate kadar ne yapıyor?

- Benim eve gelmemi bekliyor.

*****

GÜNÜN SÖZÜ

En tehlike insanlar yarı deliler ve yarım akıllılardır.

Goethe