CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun "şartlı adaylık" açıklaması geçen haftanın siyasi gündemine bomba gibi düştü.

Haber Globel'de canlı yayına katılan Kılıçdaroğlu, yerel seçimlerden önce "İstanbul ve Ankara'yı alacağız" dediğinde kahkaha atan Buket Aydın'ın sorularını cevaplandırdı.

Gerçi program, yine bir kahkaha ile haberlere konu oldu ama Kılıçdaroğlu ilk defa kendisinin Cumhurbaşkanı adayı olup olmayacağı ile ilgili soruya net bir cevap verdi.

Cumhurbaşkanlığı adaylığına dair konuşan Kılıçdaroğlu, "Her aday ayrı mı çıkarmak isteyecek yoksa tek bir kişi mi çıkaracağız oturup konuşacağız. Güçlendirilmiş parlementer sistemde ittifak olarak hem fikiriz. Ortak görüş olursa cumhurbaşkanı adayı olurum" dedi.

Bukey Aydın'ın "Sayın Erdoğan'la bir Cumhurbaşkanlığı yarışına girerseniz kazanacağınızı düşünüyor musunuz?" sorusuna "Ondan en ufak bir endişem yok. Dolayısıyla bir kahkaha atabilirsiniz" yanıtını verdi.

Buket Aydın, yine kahkahasını attı ve programla ilgili tüm haberlerde bu kahkaha ön plana çıktı.

Eminim ki, bu cevabı duyunca AK Partililer de keyifli bir kahkaha atıp "Haydi İnşaallah" demiştir. Çünkü gerek Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, gerekse AK Parti'nin siyasi dinamikleri, Kılıçdaroğlu'nun CHP'nin baş koltuğunda oturmasından hayli memnun.

Düşünsenize; CHP'nin kaptan köşküne oturduktan sonra, yani 2010 yılından bu yana yüzde 25'ten fazla oy alamamış, partisinin oylarını artıramamış bir rakibiniz yeni bir seçimde daha karşınıza Cumhurbaşkanı adayı olarak çıkıyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yerinde siz olsanız keyifli bir kahkaha atmaz mısınız?

O CEVABIN ASIL ANLAMI

Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçildiği günden bu yana "Partili Cumhurbaşkanı'na karşıyız" diyordu. Hâlâ da aynı fikirde olduğunu zaman zaman dillendiriyor.

Peki ne oldu da "çatı aday" gösterilmesi kaydıyla aday olabileceğini açıkladı. Herhalde CHP Genel Başkanı sıfatını taşırken aday olup kendisini reddedecek hali yok.

Bu açıklama aslında İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'e bir mesaj. Çünkü Akşener'in gönlünde muhalefetin ortak adayı olmak gibi bir arzu yatıyor.

Bu arzusunu açıkça dillendirmese de, gerek parti kurmayları, gerekse Akşener'in tavırları "Bu yarışta ben de varım" dediğini net bir şekilde gözler önüne seriyor. Kemal Bey ise bundan hayli rahatsız. Çünkü, Akşener'in CHP'siz yeni bir ittifakla "merkez sağ"ın lokomotifi olmayı hedeflediğini de biliyor.

"Önce seçim tarihi belli olsun" eğiliminde CHP'liler. Yani yine yola geç çıkmayı göze alıyorlar. Halbuki, geçen seçimde "çatı aday" konusunda Millet İttifakı uzlaşamayınca mecburen Muharrem İnce'yi aday göstermişti. İnce de seçim sonrası "Adaylığım geç açıklandı" bahanesini öne sürmüştü. Halen de aynı şeyi tekrarlıyor.

Normal şartlarda seçim Haziran 2023'te yapılacak. Ama bir erken seçim kararı alındığında, en az 60 gün sonra oylama yapılmak zorunda. Cumhur İttifakı'nın adayı belli olduğuna  göre, erken seçim kararını da onlar alabileceğine göre, herhalde süreyi uzun tutmayacaklardır.

Eminim ki; bu 60 günlük sürenin önemli bir bölümü Millet İttifakı ile Kılıçdaroğlu'nun "dostlarımız" dediği diğer partiler arasında "adaylık" için "istikşafi görüşmeler"le geçecek.

YÖNTEMDE BİRLİK YOK

Bırakın ortak aday belirleme noktasında kapalı kapılar ardında da olsa fikir jimnastiği yapmayı, muhalefet cephesi henüz tek aday çıkarma konusunda uzlaşmış değil. CHP dışındaki partilerde "Seçimin 2. tura kalması için her partinin kendi adayını çıkarması şart" diyor. Bir anlamda haklılar. "Kolumu kessen CHP'ye oy vermem" diyen, ancak aynı zamanda Cumhur İttifakı'ndan vazgeçmiş seçmeni hesaplıyorlar. Özellikle 55 yaş üstü seçmen.

CHP ise yerel seçimlerdeki başarının tekrarlanması için "ittifak adayı şart" diyor. Ortaklar, yöntemde bile mutabakat sağlayabilmiş değil. CHP kurmayları, yerel seçimlerle genel seçimlerin doğasının tamamen farklı olduğunun farkında mı orasını bilemiyorum.

İkinci şu noktada da stratejisi belli değil Millet İttifakı'nın: Öncelik Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanmak mı olacak, yoksa parlamentoda salt çoğunluğu elde etmek mi?

"Her ikisi de" cevabını vermek kolay ama, bunu sağlamak o kadar kolay değil. Bunun için her partinin genel başkanı partisinin başında milletvekilleri için oy isteyecek, Cumhurbaşkanı adayı da kendisi için. Ama bu sırada hepsinin söylemi birbiriyle çelişmeyecek, uyumlu devam edecek.

Seçimde 2 farklı sonuç çıkarsa... Yani Cumhurbaşkanı değişmez, parlamentodaki aritmetik muhalefet lehine değişirse. Ya da tam tersi olursa... İşte o zaman sandık yeniden ortaya konur. Çünkü mevcut anayasaya göre hem Cumhurbaşkanı, hem de Meclis seçim kararı alma yetkisine sahip.

Muhalefet seçime ne şekilde gideceğine bir an önce karar verip, adaylık konusunu da netleştirmeli. Çünkü pandemi sonrası bir baskın seçimle elleri ayaklarına dolanabilir.

Boşuna "Erken kalkan yol alır" dememiş atalar.