Karacaoğlan Sevgi Yolu
Âdemoğlu günümüzden yirmi bin yıl kadar önce, tespit edildiği kadarıyla, ilk kez İspanya'da Altamira mağarasında hayvan resimleri çizdi. Günümüzden altı bin yıl kadar önce, Anadolu'muzun bağrından doğan Dicle ve Fırat nehirlerinden bereketlenen Mezapotamya ovasında, insanoğlu yazıyı icat etti. Böylece insanlık tarihi başladı. Bu sihirli çizgiler kil tabletlerden, taş kitabelerden, kâğıdın üzerine kadar parmaklarımızın ucundan binlerce yıldan beri akıp gitmektedir.
Yedi ve sekizinci yüzyıllara ait Göktürk kitabeleri, Orta Asya'nın hırçın iklim şartlarına rağmen, hâlâ dimdik duruşuyla, Türk tarihine tanıklık yapmakta, kaynak işlevi görmektedir.
Kül Tigin yazıtı, doğu, batı, kuzey ve güney, dört yönlü beyaz mermer üzerine kazınarak yazılmıştır. Doğu yönüyle başlayan kitabe; "Üstte mavi gök, altta yağız yer yaratıldıkta, ikisi arasında insanoğlu yaratıldı." cümlesi ile başlamaktadır.
Gelelim Karacaoğlan Sevgi Yolu projesine. Değerli Etem Çalışkan ağabeyim yıllardan beri dillendirip durur: Adana'nın ilçelerinden Kozan'dan, Feke'den, Kadirli'den, Bahçe'den yola çıkıp gezine gezine Tarsus'a geleceğini söyler güzel güzel anlatır:
Gülek Boğazı çok ünlüdür. Milattan önce binlerce yıldan beri, birçok devlet orduları ile güneyden kuzeye, kuzeyden güneye, Avrupa'dan Asya'ya, Afrika'ya bu boğazdan gelip geçtiler. Kültürler, medeniyetler akıp gitti. Dadaloğlu bu dağlarda haykırdı:
"Belimizde kılıcımız Kirmânî,
Taşı deler mızrağımın temreni;
Hakkımızda devlet etmiş fermanı,
Ferman padişahın dağlar bizimdir!"
Akyokuş'a gidiyor. Tekir Yaylası'na varmadan Akyokuş sapağında, Karacaoğlan'ın sesi duyulur:
"Pozantı ırmağı akar bulanır
Akyokuş'a göçün ucu dolanır
Kaş oluğundan çok güzel sulanır
Çekip gider yayalasına bir gelin. (Oy sürmelim oy!)
Havayı da deli gönül havayı
Alıc' kuşlar yüksek yapar yuvayı
Türkmen kızı katarlamış mayayı,
Çekip gider yaylasına bir gelin. (Oy sürmelim oy!)"
Derin gölgeli çamların, katran ağaçlarının arasından İbrahim Paşa tabyalarının önünden Gökoluk Yaylası, sonra Koşan ve dimdik kayalar arasından da Balkar Dağı'nın düzlüğünde Kızıltepe'deyim.
Ortası, doğusu, kuzeyi, batısı ile bütün Anadolu'ya, hasılı Ağrı'dan Edirne'ye ulaştım. Balkar Yaylası'ndan sanırım Karacaoğlan da Anadolu'yu seyretmiştir:
"Çıktım seyreyledim Niğde'yi boru.
Acep gezsem mavi donlum var m'ola?
Güzeller durağı Tokat, Engürü;
Acep gezsem mavi donlum var m'ola?
Hey geri de deli gönül hey geri,
Adana, İlbeyli, Göksün, Tekir'i,
Otuz iki sancak Diyarbekir'i;
Acep gezsem mavi donlum var m'ola? ...."
Etem Çalışkan'ın "Karacaoğlan Sevgi Yolu" projesi kabul görürse, çok geçmeden çekiç seslerini duyulabilir. Bu duyulacak sesler Karacaoğlan'nın sevgi, doğa, aşk, lâle, nergis, boynu bükük menevşe, telli turna, al kınalı keklik, Elif, Emine, Ayşe... zengin renkli Karacaoğlan mühürlerini kazıyacak.
"Karacaoğlan Sevgi Yolu" çalışmaları yıllarca sürebilir. Kayaların olmadığı durak yerlerinde kalın taşlardan duvarlar örülecek, üzerine Karacaoğlan'nın yörelere uygun düşen şiirleri yazılacak. Şiirler anlamlarına uygun motiflerle kabartmalarla, oymalarla süslenecek. Bu dinlenme mekânlarında, Karacaoğlan çeşmeleri, çiçek bahçesi ve ağaçlandırma yapılacak, yerel yiyecek, içecek sunulacak. Yöresel el sanatları ürünleri, küçük de olsa kütüphane, yani bir Karacaoğlan ocağı, halk kültürü merkezi yapılabilecek.