Kar yağıyor. En dingin anlarından birindeyiz ömrümüzün. Hangi pencerenin arkasından bakarsak bakalım göreceğimiz yağan karla birlikte içimizde filizlenen hüzün olacak. Hem nedendir; geçmişte çok mutlu olduğumuz bir an parçasını sonra anımsayınca bizi sarmalayan hüzün? İşte o anılar en çok kar yağarken çıkıp gelirler. Ve mavi bir hüzünle dolar her yer.

Bir pencerenin arkasından bakıyorum kar yağarken. Sobada yanan çam odunlarının çıtırtıları duyuluyor, incecik de reçine kokusu. Öyle ince, öyle hafif ki sessizce beklemezsen fark edilmiyor. Sonra ıhlamur kokusu da var. Aklımdan çıkıp yayılıyor odanın içine. Karlı havalarda uzun bir yolu yürüyerek okuldan geldiğimde beni karşılayan o mütevazi ve muhteşem koku. Sobanın üzerindeki alüminyum demlikten yayılarak  evi dingin bir limana döndürüyor.

Kar yağıyor durgun ve mavi bir gölün üstüne. Fısıltıyla söylenen bir şarkı gibi. Burada kalsam. Kıpırdamasam. Dağılmasa aklımdaki ıhlamur kokusu. Arada parmaklarımı cama dokundurarak anlamaya çalışsam kendi dışımdaki dünyayı. Parmaklarımı uzatsam soğuğa.

Hep bir hesaplaşmayla geliyor kar. Geçmişimizde ne varsa özlediğimiz, yarım kalmış, yaşanmamış, mutlu eden ve acı veren ne varsa tek tek dökülüyor aklımıza. İnsan en çok kar yağarken susuyor. Bazı susmalar karların dökülmesi gibi mavi bir göle. Sesi olmayan bir cümlenin karışması suya.

Bu sessizlik, bu suskunluk bizi zehirlemiyorsa kar yüzündendir biliyorum.

Sanki; kar bizi sarıp sarmalayacak ve sabaha başka birine, mutlu birine dönüşeceğiz. Öyle büyülü bir havayla yağıyor. Geçmişte yaşadığımız ne varsa onlar bile değişecek. Bizi dinginleştirecek. Bu duyguların hepsine birden inandırarak yağıyor. Kar bizleri yaşamaya inandırıyor.

O pencerenin ardından bakarken karlı dizeler söylüyorum. Sen biliyorsun kime söylediğimi ben bilmiyorum kime söylüyorum. Diyorum ki melekler en çok kar yağarken görünür.  Uçuşurlar gözlerimizin önünde.

Sokak lambalarının ışıklarına yağıyor. Paltosunun yakalarını kaldırmış, boynunu içine çekerek işten geliyor babalar. Dumanlar yükseliyor bacalardan. Kimseler kalmayacak birazdan sokakta. Kediler, köpekler  kuytu bir yerlere sığınacak. Ne varsa örtecek kar.

Çoğu kişinin içinden dilek dilemek geçecek. Ben unutmayı dileyeceğim. Tanrının en büyük armağanının unutmak olduğunu bilerek. Ve karlar çocuklar dilediği için yağacak. Ben şimdi en çok buna inanmak istiyorum. Sokaklar sevinçli kahkahalarla dolsun istiyorum. Üşümüş elleriyle, kızarmış yanaklarıyla, ıslanmış ayaklarıyla neşe içinde koşturan çocuklar olsun istiyorum sokaklarda.

Evlerine girince sobaya koşup ısınmaya çalışan, ıslak çoraplarını azar yememek için annelerinden saklayan kar yorgunu çocuklar camdan bakmaya devam edecek tatlı bir uykuya teslim olana kadar.

Yağmur yağarken kaçışan insanlar görürsünüz; hep bir telaş vardır yağmurlarda ama kimse kardan kaçmaz. Acelesiz, sakin ve sessiz büyülü anlar yaratır kar. Sanki incelir insanların ruhu. Merhameti, şefkati artar.

Ama ne zaman kar yağsa geçmiş zaman göçleri, geçmiş zaman sürgünlerinin incecik sızısı da yağar biraz. Issız bir adaya dönüşen köylerin çaresizliği de. Ne desem, nasıl yapsam bu dingin hüznü, bu mavi sessizliği, bu çocuk sevinçlerini anlatabilsem.

Kar yağarken hepimiz biraz daha iyi oluruz ama ister içerde olsun isterse de dışarıda kar  en çok çocukları güzelleştirir. Bazı çocukları da erkenden büyütür.

Biliyorum en çok uykularında kar dileyen çocuklar için yağıyor kar. Sonrası mevsimler, doğa falan.