Son zamanlarda yaşanan olaylar ve yapılanları gördükçe birilerinin bizimle kafa yaptığını düşünmeye başladım.

Salgınla mücadele adı altında yapılanları duydukça etrafa bakıyorum, acaba kamera şakası mı diye…

Bazı şeyler imkan dahilindedir, şartlar müsait değil yapamazsınız… Ama en basit şeyler de mi bu kadar çıkmaza sokulur.

Pazartesi akşamı salgınla mücadelede nasıl bir şeyse “normalleşme” kararları alındı.

Gece saat onda ertesi günden itibaren anaokulu ve ilkokullarda yüz yüze eğitimin başlayacağı açıklandı.

Başlayacak dendi ama yine detay yok. Kafalar karışık, herkes birbirine soruyor.

Bu durumlara alıştık zaten.

O saatlerde anaokulu ve ilkokul öğrencilerinin büyük çoğunluğu okula gideceğinden habersiz yatmıştı. Birçok velinin hiçbir hazırlığı yoktu.

Sabah kalkıp çocuğunu okula götürecek, nasıl olacak peki?

Şehir dışında olanları, okul yok diye akrabasında kalanları saymıyorum bile.

Okulların yüz yüze eğitime başlayacağını Cuma gününden açıklamak çok mu zor?

Pazartesi gece saat onda açıklayınca birileri madalya mı veriyor?

Diyebilirsiniz ki, bakanlar Pazartesi toplandı, karar aldı…

Cuma günü toplansalar ellerini kollarını bağlayan mı var?

Hiç mi çocuk psikolojisinden anlamıyorsunuz, hiç mi çocuk olmadınız?

7 Haziran Pazartesi günü de ortaokul ve liselerde yüz yüze eğitim başlayacak.

18 Haziran Cuma günü de karne dağıtılacak.

Üstelik çocuklar haftada iki gün, iki haftada da sadece 4 gün okula gidecekler.

Okula gidenler yüz yüze eğitim yapacak. Bir öğrenci olsa bile öğretmen okulda olacak, dolayısıyla uzaktan eğitim veremeyecek. Okula gitmeyenler ise derslerden uzak kalacak.

Okulları açıyoruz deniyor ama eğitim adeta engelleniyor.

Topu topu 4 gün için bu kadar tantanaya, bu kadar sıkıntıya gerek var mı?

Üstelik daha önceki sınavlar yıl sonu notu olarak kabul edildiği için yeni sınav da yapılmayacak…

Çocuklar bu yıl için okulu kafalarında bitirmiş, veliler tatil havasına girdi bile…

Öğrencilerin büyük çoğunluğu yüz yüze eğitime katılmıyor, katılmayacak.

Okulları sadece 4 gün için niçin açtınız? Açtım diyebilmek için mi?

Aç kapa oynuyorsak, biz de oyuna katılalım!

*****

Görünmez kaza!

Kaza geçiren bir işçi, olayı ayrıntılarıyla anlatmak için şantiye şefine bir mektup yazmış ki, evlere şenlik… Mektup şöyle…

Sayın şantiye şefim;

İş kazası tutanağında planlama hatası diye yazmıştım. Bunu yeterli görmeyerek ayrıntılı bilgi istemişsiniz. Şu anda hastanede yatmama neden olan olaylar aynen aşağıda anlattığım gibidir.

Bildiğiniz gibi ben duvar ustasıyım. İnşaatın altıncı katında işimi bitirdiğimde, biraz tuğla artmıştı. Yaklaşık 250 kilo olduğunu sandığım bu tuğlaları aşağıya indirmem gerekiyordu.

Bunun için bir varil buldum. Ona sağlam bir ip bağladım. 6. kata çıkıp, ipi bir çıkrıktan geçirerek, ucunu aşağıya saldım. Tekrar aşağıya inip, ipi çekerek varili 6. kata çıkardım. İpin ucunu sağlam bir yere bağlayıp, tekrar yukarı çıktım. Tüm tuğlaları varile doldurup aşağı indim. Tam ipin ucunu çektim ki, kendimi havalarda buldum.

Ben yaklaşık 70 kiloyum. 250 kiloluk varil aşağı düşerken, beni yukarı çekti. Heyecandan ipi bırakmayı akıl edemedim. Yolun yarısında dolu varille çarpıştık. Sanıyorum sağ iki kaburgam bu sırada kırıldı. Tam yukarı çıkınca, iki parmağım iple birlikte çıkrığa sıkıştı.

Böylece parmaklarım da kırılmış oldu. O sırada yere çarpan varilin dibi çıktı ve tuğlalar etrafa dağıldı. Varil hafifleyince, bu kez ben aşağı inmeye, varil yukarı çıkmaya başladı ve yolun yarısında yine varille çarpıştık. Sol bacağımın kaval kemiği de bu sırada kırıldı.

Can havliyle ipi bırakmayı akıl ettim ve tabii yaklaşık 3 kat yükseklikten aşağıya doğru düştüm. Sol kaburgalarım ve sol el bileğim de o zaman kırıldı sanırım. Başımı yukarı kaldırdığımda boş varilin hızla üzerime doğru geldiğini gördüm. Kafatasımın da böylece çatladığını düşünüyorum.

Bu sırada bayılmışım. Gözümü hastanede açtım.

Allah’ın, herkesi böyle görünmez kazalardan korumasını diler, hürmetle ellerinizden öperim.

*****             

TEBESSÜM

Ayar

Adamın biri her sabah aynı zamanda postaneye telefon edip saati soruyordu. Postanedeki memur merak etti:

- Her gün aynı zamanda saati sormanızın nedeni nedir?

- Efendim, ben karşıdaki fabrikanın müdürüyüm. Fabrikanın düdüğünü sizin saatinize göre çaldırıyorum da.

Postanedeki memur bir kahkaha attı:

- Hay Allah! Ben de saatimizi sizin fabrikanın düdüğüne göre ayarlıyordum her gün.

*****

GÜNÜN SÖZÜ

İki farklı insan var; gerçeği bilmek isteyenler ve yalana inanmak isteyenler.

Friedrich Nietzsche