Sıfır sermaye ile Alışveriş Merkezi yaratan bir girişimci Nahide Akdağ. Vergi Dairesi'nden emekli olduktan sonra, yaşıtlarının aksine kabuğuna çekilmeyi kabul etmemiş aksine kabukları kırıp atarak şartları kendi istediği gibi yaratmış bir kadın... 'Ölü bir yatırım, girme yanarsın' şeklindeki söylemlere aldırış etmeyen Akdağ, 2006 yılında tabiri caizse ölü bir avm olan Çarşı Pazarkent'i yüzde doksan dokuz doluluk oranına ulaştırmayı başarmış. Azmin canlı bir örneği olan ve kadının isterse neleri başarabileceğini bizlere aktaran Nahide Akdağ'ın hikayesini gelin bir de ondan dinleyelim...

Nahide hanım, azmin canlı bir örneğisiniz. Girişimcilik hikayeniz nasıl başladı?

"Çarşı Pazarkent Kültür&Sanat Alışveris Merkezi'nin 2006 yılından beri işletme müdürlüğünü yapmaktayım. Kültür&Sanat bölümünü de ben ekledim. Böylece daha geniş kitlelere hitap edebilmeyi amaçladım. Emekli olduktan sonra, kendi kabuğuma çekilmeyi reddettim ve girişimci olmaya karar verdim. Kuruluş aşamasından ekibimle birlikte büyük zorluklar çektik. Yeri geldi su baskınlarında alışveriş merkezimizi kendi ellerimizle temizledik. Çarşı'nın ilk kurulduğu zamanlarda çoğu dükkan boştu ve ben bu kapımı o zamanlardan beri hiç kapatmadım. Kendimi asla yükseklerde görmedim. Memur bir aileden geldiğim gerçeğini hiçbir zaman unutmadım. Ve şu an doluluk seviyemiz yüzde yüzlere yaklaştı. Şu anda 134 dükkanımızdan sadece ikisi boş."

Ne gibi zorluklar yaşadınız?

"Kuruluş aşamasında da her şeyin uygun fiyatlı ve kalitelisini bulmak zor oldu. Yasaları, yönetmeliği anlayamayan insanlar beni bu süreçte çok yordu. Mafyavari usüllere de maruz bırakıldım. Ancak kimseye boyun eğmedim. Her zaman doğru bildiğime inandım."

Bu süreçte başınıza gelen ilginç bir olay var mı?

"Aidatlarını ödemeyen bir kiracıyı icraya vermiştik. Kendisi de icra için geldikleri zaman ortalığı ayağa kaldırmıştı. Herkese tehditler savuruyordu. Odama kadar geldi ve 'kıracağım bu camları' dedi. Ben de hiçbir şey olmamış gibi bilgisayara döndüm. Aradan zaman geçti baktım hala oradaydı ve camı kırmamıştı. Sonra, kalabalık bir yere gitti ve oyuncakçının eşyalarını sağa sola atmaya başladı. Ben de onu avmden attım. Başka bir gün de mekanik sistem arızası için gece saat 03.00'da işçiler gelmişti. Ben de onlara yardımcı oldum. Gecelerce vida, tornavida taşıdım onlara. Sonunda çatımızın tamiratı da bitti."

İş hayatında kadın-erkek ayrımcılığına maruz kaldınız mı? Kaldıysanız, ne tepki verdiniz?

"Erkek egemen bir iş hayatında çalışıyoruz. Erkek arkadaşlar konusunda en rahatsız olduğum konu, bencil olmaları. Bir iş yaptıkları zaman ben yaptım diyorlar ancak kadınlar öyle değil. Biz yaptık diyebiliyorlar. Ya da kadının yaptığı bir hata büyütebiliyorken erkeğinki yok sayılabiliyor. Bizim erkeklerden hiçbir farkımız yok. O zaman nedir bu erkek egemenliği? Bunu aşmamız çok önemli."

Ülkemizde kadına yönelik var olan baskı kültürünün aşılması için sizce neler yapılmalı?

"Ülkemizde kadın olmak zor. Üzerimizde her alandan yansıyan bir baskı da söz konusu. Kadınlarımız okusunlar. Bu durum ancak eğitimle aşılır. Kadın her alanda olmalı ve de kendini kimseye ezdirmemeli."

Ülkemizin kanayan yarası olan kadına şiddet ile ilgili topluma ne mesaj vermek istersiniz?

"Bence bu psikolojik bir hastalık. Tedavisi de eğitim. Erkekler, yıllardır kadınları bir kalıba sokmaya çalıştılar. Ancak artık kadınlar bu durumu kabullenmiyor. Kendisine karşı çıktı diye bir erkeğin şiddetini kabul etmiyor."

Kadınların çalışma hayatında daha aktif rol alması için sizce neler yapılmalı?

"Devlet dairelerinde kadrolar aşılmalı. Her alana kreşler açılmalı. Çocukların varlığı kadının kariyerinde engel teşkil etmemeli diye düşünüyorum."